22 Ağustos 2012 Çarşamba

Kimse terk etmez yurdunu

YURT / HOME kimse terk etmez yurdunu yurdu bir köpekbalığının ağzı olmadıkça kimse dönüp sınıra doğru kaçmaz bütün şehir onlarla birlikte kaçmıyorsa. komşuların senden hızlı kaçtığında kan ter içinde, nefesleri tıkalı birlikte okula gittiğin o genç çocuk hani şu eski fabrikanın arkasında öptüğün kendinden bile büyük bir silah taşıyorsa işte o zaman terk edersin yurdunu başta yurdun izin vermez kalmana. kimse yurdundan kaçmaz, peşinden kovalayan olmadıkça ayaklarının altında ateşler dalağı patlarcasına hiç kimse düşünmez bile bunu yapmayı o keskin bıçak dayanmadan önce boğazına hatta o zaman bile marşını söylersin fısıltıyla da olsa pasaportunu yırtarsın bir havalimanı tuvaletinde ağzına attığın her kâğıt parçası hıçkırıklarına karışır geri dönmeyeceğini ilan ederken. şunu anlamak zorundasın kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez su karadan daha güvenli olmadıkça kimse avuçlarını yakmaz trenlerin altında vagonların diplerinde kimse kamyonların kasasında günler geceler geçirmez gazete parçalarını yemez gidilen onca yolun bir anlamı olmadıkça kimse dikenli tellerin altında sürünmez kimse dövülmek istemez acınmak istemez. kimse mülteci kamplarını yeğlemez veya çıplak şekilde aranmayı vücutları acı içindeyken hapishaneyi de yeğlemez kimse ama hapishane daha güvenlidir yanan bir şehirden gece başında dikilen tek bir gardiyan daha iyidir babana benzeyen bir yığın adamdan hiç kimse kaldıramaz bunu hiç kimse yediremez kendine hiç kimsenin derisi o kadar kalın olamaz bütün o laflar defolun gidin siyahlar mülteciler pis göçmenler sığınmacılar ülkemizi yiyip bitirenler ellerini uzatan o zenciler garip kokuyor hepsi vahşiler kendi ülkelerini batırdılar şimdi de gelip bizimkini batıracaklar. nasıl oluyor da bütün o laflara o kötü bakışlara katlanabiliyorlar belki de hiçbir darbe acıtmaz diye kopan bir kol kadar. sözcükler yine yumuşak gelir kulağa on dört adam olmasındansa bacaklarının arasında. hakaretleri daha kolay hazmetmesi molozlara kıyasla veya kemiklere veya parçalanmış o çocuk bedenine. yurduma dönmek istiyorum ben ama yurdum köpekbalığının ağzında bir namlunun ucunda. kimse terk etmez yurdunu o seni sahillere doğru kovalamadıkça yurdun sana demese çabuk ol kaç diye bırak her şeyini ardında çöllerde sürün bata çıka git okyanuslarda boğul kurtul aç kal dilen gururunu unut sadece hayatta kal. kimse terk etmez yurdunu, o yorgun bir ses olmadıkça kulağında sana fısıldayan git diye kaç kurtul benden ne hale geldim ben de bilmiyorum ama biliyorum ki başka neresi olursa olsun daha güvenli buradan. WARSAN SHIRE Çev: Acar Erdoğan

19 Ağustos 2012 Pazar

Neredeler 1

Neredeler... Bizi sesleri ve şarkılarıyla duygulandıran, kedere boğan, ağlatan, coşturan, ayağa kaldıran... Bu güzel insanlar... Yeni roman yeni tema... Neredeler? Yaşayanlar da dahil neredeler? Dolıres Vargas, Aram Dikran, Ümmü Gülsüm, Feyruz, Cesaria Evore, Maria Farantoiri, Dalida, Beatles, Melina Merkoiri, Selda, Meryem Xan, Mercedes Sosa, Amelia Rodriguez, Yasemin Levy, Viktor Jara, Joan Baez, Esma Recepova, Kevser Selimova, Rafaella Carra… Selda, Fairouz, Ümmü Gülsüm, Selda, Dalida, Mercedes Sosa, Aram Dikran, Viktor Jara, Carmen Amaya, Joan Baez, Dario Moreno, Aşilleas Pulos, Dolores Vargas, Meryem Xan, Mariza, Paco de lucia, Estrella Morente, Zehra Bilir, Zadina Şakir, Melina Merkouri,Cesaria Evore, Maria Farantoiri, Yasmin Levi, Amanda lear Bir de romanın giriş sayfası için peşine takıldığım sözlerden biri... "İnsan üç lokma, bir tas su, yedi adım, biraz can biraz da hevestir. Bunların nuru onurdur.” Günlerdir, bu sözleri söyleyen ya da yazan insanın adını arıyorum. Bilen var mı acaba? Kıttik, glistik, gıkkılik... Ardımızdan gelen sözcükler...