Bu Film Kaçmaz Bir kadının Hayalperdesinden Adsız Bir Yol Hikayesi -Film Öyküsü


"Filmin bizzat kendisi hayalidir. Yanıltmasın"


Yönetmen: Ferzan Özpetek
Senaryo: Hayal Erzincan
Müzik: Erkan Oğur
Oyuncular: Serra Yılmaz (Neriman), Halil Ergun (Nazım), Ruhi Sarı (Tahsin), Nejat İşler (Kemal), Hayal Erzincan (Zeynep), Eylem Yıldız (Leyla), Özkan Uğur (Recep)

Film; Eğin'de başlayıp İstanbul'da sonlanacak olan bir yolculuğu anlatıyor...

Eğin Garajı. 2003 yılının Kurban Bayramı'nın son günü. 14 şubat. Gün ortası. İstanbul'a yola çıkma hazırlıkları yapılan bir otobüs. Tahsin motoru çalıştırıyor. Radyoda incesaz. Melodiye ıslıkla eşlik ederek kapıları açıyor, koridoru süpürüyor, çay malzemelerini, kolonya şişesini kontrol ediyor.

Nazım otobüsün kapısından kafasını uzatıyor. Saçları ıslak geriye taranmış, bıyıklar boyalı ve ince, sinek kaydı bir traş, kar gibi bir gömlek. Arkasında; elinde yarısı içilmiş, buharı tüten çay bardağıyla Recep duruyor.

Tahsin-'Vay! Fiyakaya bakın hele'

Nazım-'Bayram ya, lan. Kendine baksana hergele'

Tahsin Recep'e göz kırparak, soğutucudan bir kırmızı gül çıkarıp, gösterip tekrar yerine koyuyor 'Bugün 14 şubat ustam, sevgililer günü'. Üzerlerine doğru bol miktarda sprey koku sıkıyor. Gülerek geri kaçıyorlar.

Recep Nazım'a, 'Yürü abi, bu tangoyla uğraşılmaz. Gel gidip şu yolları bir daha soralım. Uzunyayla berbat diyorlar'

Neriman, kız kardeşi, kız kardeşinin kocası Memet ve onların çocuklarıyla evde kahvaltı ediyor..

Kız kardeş- 'Pazara kadar kalsaydın abla. Memet nasıl olsa gidecek'

Neriman - 'Vakitlice gitmek lazım. Pazartesi işbaşı yapacağım. Gelirken getirdi ya çocuk sağ olsun'

Memet gülümseyerek onaylıyor.

Kız kardeş- 'Ne var şu İstanbul'da kadın başına. Tahsin dersen burada daha çok görürsün yüzünü'

Neriman- 'Hayat bu kızım, kiminin rızkı oradan kiminin buradan'

Kız kardeş- 'Buradaki rızkı görmüyorsun abla. Koskoca ev, bahçe viraneye döndü. On yılda bir gelmekle olur mu?'

Neriman aldırmaz-'Açma yine bu konuyu'

Kemal bir çift kanatlı kapının önünde,yaşlı bir kadının elini öperek vedalaşıyor. Elinde sırt çantası olarak da kullanılabilen bir küçük valiz, paltosunun yakasını kaldırıp yürüyor. Onun yalnız yürüyüşünde Eğin sokaklarının ve evlerinin güzelliğini görüyoruz.

Yönetmen sanki kentlerin, mekanların ruhunu okuyor

Yine garaj. Yolcular yolculayanlar oluşmuş.

Tahsin bir yandan Zeynep ve babasının bavulunu yerleştirirken bir yandan da Leyla'nın ablası ve dayısıyla konuşmasını izliyor. Kemal selamlaşıp bagajını veriyor ve biraz uzaklaşıp cep telefonuyla konuşuyor. Konuşmasından 'Geldiklerini biliyorum','Yetişirim' gibi sözcükleri duyuyoruz.

Yolcular yavaş yavaş otobüse binmeye başlıyorlar.

Nazım gelip şoför koltuğuna oturuyor ve onun aynadan bakışından Neriman'ın kız kardeşi ve Memet ile garaja geldiğini görüyoruz. Nazım içinden 'Şişmanlamış' diyor.

Tahsin Neriman'ın yanına koşuyor.Memet'in elindeki bavulu aceleyle alıyor.

Tahsin- 'Nerede kaldınız anne'

Neriman- 'Ancak be oğlum'

Neriman vedalaşıp otobüse biniyor. Nazım'ın hemen arkasındaki koltuğa yöneliyor.

Nazım dikiz aynasından 'Hoş geldin Neriman Hanım'

Neriman yerleşmeye çalışırken aynı biçimde selamlıyor.

Nazım içinden 'Gözler değişmemiş hiç' diyor.'Gözler yine cehennem bakışlı'

Neriman yanına oturduğu yaşlı kadınla selamlaşırken Nazım için 'Yaşlanmış' diye düşünüyor.

Diğer ön koltukta Zeynep ve babası , onların iki arkasında Leyla ve ablası, beş arka sırada ise Kemal oturuyor.

Otobüs dolu.

Recep, elinde bilet koçanıyla otobüsün arkasından öne doğru geliyor. Neriman ve Zeyneplerle selamlaşıp, kaptanın yanındaki seyyar koltuğa yerleşiyor.

Tahsin ara kapıyı çekerek- 'Tamam kaptan' diye bağırıyor.

Uğurlamalar ve yaşlı kadınların kendi kendilerine ettikleri dualarla yolculuk başlıyor.

Kasaba çıkışı yollar karlı.

Tahsin bilet kontrol ediyor, otobüslerde yapılan rutin anonsu mikrofondan okuyor, kolonya döküyor.

Ve her gidiş gelişinde Leyla'ya ya bakıyor ya bir şeyler söylüyor. Anlık konuşmalardan tanıştıklarını ve Leyla'nın İstanbul'da ünivesiteye gittiğini anlıyoruz. Leyla ilgiden memnun ama çevreye belli etmek istemiyor.

Yolcular arasında hafiften sohbet başlamış. Isınılmış, gevşenmiş. Kalın kazaklar, ceketler çıkarılır hale gelinmiş. Hatta ikramlar bile yapılır olmuş.

Çay kahve faslı

Yolların çevresi öbek öbek kar ama erimiş yerlerdeki yeşillik taze

Kemal pencereye başını dayamış dışarıya dalmış. Ama yanındaki yaşlı adam muhabbet istiyor. Kemal'in verdiği kısa cevaplardan, mühendis olduğunu, Mollagilden Osman'ın torunu olduğunu, annesinin hayatta olmadığını, ninesini görmeye geldiğini anlıyoruz. 

Neriman yaşlı yoldaşıyla konuşuyor ama dikiz aynasından bir çift gözün sürekli üzerinde olduğunun da farkında.

Zeynep'in babası uyumuş, kendisi kitap okuyor.

İlk mola.

Recep, Neriman'a- 'Hadi yenge yemeğe gidiyoruz'

Neriman- 'Sağol, acıkmadım daha'

Recep-'Yolumuz uzun, acıkırsın. Hadi'

Nazım dikkatle konuşmayı izliyor.

Recep, Zeynep’i, babasını, Neriman'ı alıp iniyor.

Şoförler için hazırlanmış güzel bir masa. Zeynep, babası, Neriman, Recep, Nazım yemek yiyorlar. Tahsin için de yer var ama o çeşitli bahanelerle diğer tarafta oturan Leyla'ların yanına gidip geliyor.

Masadaki konuşmalardan Zeynep'in de Eğinli olduğu , eski insanlarla, türkülerle, masallarla geleneklerle ilgili araştırma yapmaya geldiği ancak kimseyi tanımadığı için babasını getirdiğini öğreniyoruz.

Nazım-'Zeynep abla bize emanet. Bundan sonra sen yorulma baba'

Recep yemekten sonra kendisi alırken bir tane de sigara da Neriman'a ikram ediyor.

Nazım 'Sosyete' diye düşünüyor.

Neriman dışarda gidip gelen Tahsin'e bakıp, Recep'e- ‘Bu şimdi yemek yedi mi'

Recep-‘Boşver yenge senin yemeklerin yeter ona. Bize bile yetiyor. Koyduğun yemeklerin çoğunu biz yiyoruz haberin olsun. Senin hakkın ödenmez yengem benim.

Yemek, çay, tuvalet işleri bitiyor. Yolcular yavaş yavaş otobüse yöneliyorlar.

Kemal otobüsün yanında, diğer yolcular binerken o 'Sema Hanım' diye hitap ettiği biriyle telefonda konuşuyor. 'Param yeter', 'Bir aylık izin aldım', 'Teşekkür ederim' gibi cümleler kuruyor.

Otobüs homurtuyla yola koyuluyor

Gün akşama dönüyor.

Yine yol.

Kaptan koltuğuna bu kez Recep oturuyor.

Nazım en arka koltuklara uyumaya gidiyor.

Yollar karlı. Otobüs ağırdan gidiyor. 

Yolcularda konuşmalar tükenmiş, uyku ağır basıyor.

Zeynep'le Neriman mırıl mırıl sohbette.

Tahsin, Neriman’la Zeynep reddettiği için; Recep'e, Leyla'lara, Kemal'e ve uyumayan bir çifte çay kahve servisi yapıyor.

Sessizlik.

Recep, yolu açık buldu mu gaza basıyor.

Uyuyan uyuyor. Uyumayanlar yol seyrediyor.

Tahsin en arka koltuklara uzanmış Nazım’ın ayakucundaki boş yere kıvrılmış, kendinden geçmiş.

Bir mola daha oluyor. Kimsenin gecenin bir yarısı yemekte gözü yok. Tuvalete gidenler gidiyor. Sigaraya bunalanlar içiyor.Tahsin'le Recep de bir şeyler atıştırıp geliyor.

Yol yeniden başlıyor.

Uyku yeniden bastıracak ama yolcuların bazıları tedirgin, otobüs gecede ve buzda zorlanıyor.

Tahsin uyanmış. İçerdeki sessizlikten cesaret alıp, bir fırsatını bulup Leyla’nın çantasına gülü tıkıştırıyor. Hiçbir şey olmamış gibi gidip Recep'in yanına oturuyor.

Tahsin Neriman'a- 'Bir şey istiyor musun'

Recep-'Yeni mi aklına geldi annen'

Neriman gülümsüyor- 'Yok oğlum. İstemiyorum '

Ankara Terminali.

Zeynep, babası bir kaç yolcu daha iniyor. yenileri biniyor.

Nazım uyanmış,yüzünü yıkamış şoför koltuğuna yerleşiyor.

Bir kez daha hareket.

Neriman dalgın çevreyi izliyor, Nazım da arada bir, aynadan onu.

Gün yavaş yavaş doğuyor.

Nazım radyoyu açıyor. Radyodan oynak bir türkü yükseliyor.

İnsanlar dinlenmiş, yavaş yavaş uyanıyor.

Çay kahve servisi buğusuyla başlıyor

Bolu dağı karlı fırtınalı. Araçlar ardarda, bazen bekliyor bazen adım adım yol gidiyor

Sohbetler savaşa, krize, depreme, Kıbrıs'a kayıyor.

Otobüs son mola yerine ulaşıyor.

Tesisin önüne giderken bir kalabalık onlara doğru hızla yaklaşıyor. Ellerinde kamera ve fotoğraf makinesi olanlar çoğunlukta.

Yolcular onları görebilmek için ayağa kalkıyor. Otobüs binaya zorlukla yanaşıyor. Kapılar açıldığında içeri girmeye çalışıyorlar. Yolcular onları itip iniyorlar ama şaşkınlar. Kemal inince gazeteciler ona yöneliyorlar. Kemal herkesten şaşkın. Kimse dağılmıyor. Recep, Nazım, Neriman binaya giriyorlar. Tahsin kapıları kapatıp kalmak isteyen yolcularla ve Leyla ile otobüste duruyor ve dışarıyı izliyor.

Gazeteciler Kemal'e, 'Savaş', 'Irak', 'Canlı kalkan', Sözcüklerinin sık geçtiği tümcelerle hücum ediyorlar. Kemal bunalmış susuyor. Soruların ucu bucağı yok.

Kemal, bir an bulup,- 'Arkadaşlar konuşmayacağım. Bu benim hayatım, benim tercihim': Sorular yeniden yükseliyor. Kemal sıyrılmak için hamle yapıyor ama kalabalığı aşamıyor. Öylece yere bakarak susuyor. Gazetecinin biri yolculardan biriyle çekim yapıyor.Yolcu pek mutlu.

Nazım, Neriman, Recep yemeği bırakmış olanları izliyorlar.

Tahsin koşarak gelip Recep'i alıp gidiyor. Bu kez Nazım kendi eliyle Neriman'a sigara ikram edip yakıyor.

Nazım- 'Emekliliğin yakındır. Dönmeyecek misin? '

Neriman- 'Ben düzenimi İstanbul’da kurmuşum'

Onların bakışından Recep'le Tahsin'in Kemal'i otobüse alıp kapıyı kapattıklarını ve gazetecilerle tartıştıklarını görüyoruz. Tahsin gazetecilere çay ikram ediyor. Recep gülerek, elini kolunu sallayarak bir şeyler anlatıyor. Gazeteciler yavaş yavaş dağılıyor. Biri Nazım'ın yanına geliyor.

Nazım- 'Adından başka bir şey bilmiyorum arkadaş. Ben sana ne söyleyeyim.'

Mola bitiyor.

Nazım, yolcular yerlerini alıyor. Recep, Nazım'ın yanındaki seyyar koltukta.

Otobüsün içi hareketli, herkes olayı konuşuyor.

Yanındaki yaşlı adam Kemal'e- 'Futbolcu musun oğul?'

Kemal-'Değilim baba'

Yaşlı adam-'Ne istiyorlarmış senden?'

Kemal-'Savaş olmasın diye Irak'a gidiyorum'

Yaşlı adam- 'Savaş kötü şey oğul. Çok kötü, çok'

Leyla çantasında gülü buluyor, görünmesin diye telaşla içine tıkıyor. Suçlu bir çocukmuş gibi önüne bakıyor.

Tahsin son çay servisini yapıyor.

Tahsin Kemal'e çayını uzatarak- 'Ne adammışsın yahu'

Kemal mahcup gülüyor.

Recep arkaya bazı evrakları almaya gidiyor.

Neriman eğilip, aynadan Nazım'a -'Çocuklar geldiğinde sen de gel bize. Garaj köşelerinde perişan olmayın'

Nazım- 'Olur'.

İstanbul görünüyor.

Radyoda akşam haberleri;

Spiker- 'Birleşmiş Milletler raporu açıklandı. Birleşmiş Milletler sözcüsü; Irak yönetiminin işbirliğine yakın davranmamasına rağmen ülkede nükleer silah bulunamadığını belirtti '

Film , Bu sözler eşliğinde,otobüsün arkadan çekimiyle, İstanbul siluetine gidişiyle bitiyor. 



Bu film, Adı geçen gerçek kişilerin hoşgörüsüne sığınarak, kendi hayal perdemde, 14 Şubat 2003 tarihinde, bir otobüs yolculuğunda akşam 21 seansında oynadı. Ben de kaçırmadım... 
Güven Tunç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder