9 Temmuz 2011 Cumartesi

"Bu bayram olmazsa kurbana kalsın"

 Bir süre yazı yazmayacaktım. Ama bunu yazmadan duramadım… Durulamıyor…

Konuyu benden önce mutlaka çok daha iyi çok daha bilimsel yazanlar vardır.

Zor bir konu… 

Daha çok çocukların ve kadınların şiddetten arınmış bir hayat içinde yaşama hakları ile ilgili.


İnsanlığıyla, ilkesiyle, onuruyla yaşayan tüm erkek kardeşlerimi sevgi ve saygı ile selamlayarak... 

Anadolu'nun, "Emrah buse ister nazlı yarinden/Bu bayram olmazsa kurbana kalsın." diyen Erzurumlu Emrah gibi, has adamlarını anarak başlayalım bakalım.


Son yüzyılın tek yenilmişi olan erkekliğe… 

Yenilmişliği göremeyen körlüğe... 


Konu; çocuklara musallat olunması ve kadınların öldürülmeleri.

Sadece "ruhsal bozukluk" deyip geçilemez.

İstismarı gerisinde istismar yaşatılmış bir çocukluk da olabiliyor durumunu, meslekten dolayı az çok biliyorum ama, konu ondan çok daha geniş ve sistemsel,

Konuya biraz geriden, epey geriden başlıyorum.

Sınıflı toplum.

Doğanın, emeğin, bilimin, sanatın, aşkın insafsızca ve çirkince metalaştırılması…

Sınıflı toplumun otoriterleşerek bir yandan erkekliği kışkırtırken bir yandan bireyi ezip ezip geçmesi.

O sınıflı toplumun bugün geldiği, getirildiği bu sürecin, insanda yarattığı o bir büyük korku ve o büyük çaresizlik... Bir büyük çelişki olarak bir yandan da kışkırtılması yine aynı ölçüde artırılmış erkeklik…

İnsanın duyduğu korkudan dolayı özgürlüğünden vazgeçmesi

İnsanın menfaati için, rıza ve iştahla özgürlüğünden vazgeçmesi… Haklarından vazgeçmesi… Dayanışmadan vazgeçmesi…

O büyük yenilgi… 

O büyük teslimiyet… 

İnsanın insanlığından vazgeçmesi biraz da…

O da haklarını arayacağına, sınıfıyla dayanışacağına, gerçeği algılamaya çalışacağına gidip kışkırtılmış bir erkekliğe sığınıyor. 

Önce kadın açısından bakalım.

İşte bunlar da şunları bekliyor… Gözünün kestirdiği kadın onu reddetmeyecek, onun kadını olacak, her istediğinde onunla olacak, her an hem yemek hem ev işi hem yatak olarak emrine amade olacak, dışarı çıkmayacak ona laf getirmeyecek, çalışmayacak, kendisi eve çocuklara para bırakmayacak ama akşama eve geldiğinde yemek hazır olacak güler yüzle karşılanacak, kadın hep güzel kalacak, ne kadar çalışırsa çalışsın yıpranmayacak, yaşlanmayacak, şikayet etmeyecek.Kadın vesveseler içinde boğulup gidecek...

Gerçeği tümüyle kaybetmiş bir bakış açısı…

Ve kadın gidiyor. Evde olsa bile ruhen çoktan gitmiş oluyor... 

Adam bu gerçeği kaybetmiş bakış açısıyla, yetişkin bir kadınla normal bir iletişim kurma olanağını ve şansını yitirmiş olduğunun farkına varamıyor ama sonucunu yaşıyor...

Aciz... 

Olan ondan sonra oluyor... 

Ataerkil sistemde acizliği taşıyamaz kimse… Aciz olanı yaşatmazlar... 

Onlar da esas görmesi gerekeni görmüyor, mücadele etmesi gerekenden korkuyor gidip alçakça kadınları öldürüyor. 

Olmadı ise kendilerini aciz hissetmeyecek ilişki arayışında oluyor... 

İşte kıyamet bu... 

Çocuklarımıza musallat oluyor.

Kız ve erkek çocuklarımızı, kedileri, köpekleri korumamız gereken kıyamet bu. 

Milyonlarcası çocuklarımıza musallat olmuş ekrandan izliyorlarmış. 

Kimler ki bunlar?

Neden bir şey yapılmıyor?

Cehennem başka neresi acaba?


Tüm sıkışmışlığa karşın dayanışma diye bir şey var... İnsanı yaşatır... Haklarına sahip çıkmak diye bir şey var... İnsanı insanlaştırır… Umut olmasa bile inat var… İnsanı onurlandırır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder