6 Ekim 2022 Perşembe

Ali Erkan Güneri'den Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı Romanı Üzerine 2

VERVERAN’DA BİR HÜZZAM ŞARKI– GÜVEN TUNÇ İkinci okumam kendim için. Keyifle gidiyor. Dayanamıyorum bitmesin istiyorum. Bıraksa yüreğim devam edip gideceğim( İçimden gidiyorum da, hem de nerelere). “…söylenmemişi söylenmiş kılan türküler…” le başlıyoruz kitaba ve içindeki yaşama. “…öyle bir aşamaya gelinmişti ki herkes sadece insandı ve herkes yoğun duygular içinde tınılara karışıp o tınılarla hemhal olup gidiyordu…” diye başlıyoruz, anlatımın güzelliği karşısında döne döne karışıyorum halaya, hayallere. “…ince akan bir dere gibi sıralanmış gençler…” halay başının ciddiyetiyle küçücük salonu çemberleye dursunlar; “…ve ateş parçası kızlar, bıçkın oğlanlarla dar alanda uzun halaylara kapılıp kapılıp gittiler…” böyle zarif bir anlatımla yerinde duramayıp siz de katılıyorsunuz bu ciddi coşkuya… “…Ankara benden gideli çok oldu. Şimdi bende ondan gidiyorum…” bu anlatım beni aldı götürdü yanında. Aynı duyguları paylaşmak bu olsa gerek. 02.Kasım.2018 tarihli “Gittiğin Gün, dündü/Bu gün, bir yıl olmuş” facebook paylaşımımda “BİR ÖMÜRDÜ YAŞANAN, YAŞANDI, YAŞANIYOR...” adlı şiirimde: “Ankara’dan gidebilmek/Gidemedik/Gidemedim…” diye başlamıştım. Yazarın anlatımından anladım ki; Ankara benden gideli çok olmuş. “Ardımızdan gelen çocukluk şehirlerimizden” diye imzaladığı kitabında yazar günümüzden geçmişin peşimizi hiçbir zaman bırakmayan eski yaşamlarında dolaştırıyor. Öyle ki: “…Çocukları, kadınları, işçileri sevmeyen bir çağa denk geldi ömrümüz…” “…Bir aşklık ömrün vardı. Ömrümü tükettim…” “…Herkes kendi içinde kendi hasretinin kuyusuna gömüldü…” “…bir nabız gibi atıyordu bedenleri…” “…Onurlu bir ihtilalcinin cesareti ve çocuksu bir saflığın inancı ile tarih sahnesine çıkacak olmanın ateşi dolanıyordu damarlarında…” betimlemeleriyle de bundan daha fazlasını da başardığını görüyoruz ve birlikte yaşıyoruz. “…Bu şeher, o şeher olamaz Maro’m. Şimdi şeher dedikleri kocaman bir yangın yeri olmuş…O koca şeher yanmış bitmiş, kül olmuş…Nerde kalmış o git git bitmeyen çarşı? O dükkânlar? O sesler? O telaş? Suları, çeşmeleri kurumuş ki insanları, insanları niye kurumasın? Yüzündeki dehşet Maro’nun içini acıtıyordu…” Daha nasıl anlatayım, aldığım tümcelerle roman zaten kendini anlatıyor. Daha fazlasını okuyunca yaşayacaksınız. Benim “İstanbul’la Oynuyorum” şiirimin son dizesiyle bitiriyorum bu yazıyı da: “…İçim kanar, yüreğim yanar Bir güvercin uçar gider yanı başımdan.” İstanbul'la Oynuyorum kitabının yazarı Ali Erkan Güneri'den alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder