DOKUNSAN KIRILAN DOKUNMASAN KURUYAN İNSANLAR
(Yaşlılık Hikâyeleri)
Kitap, adını, Hasan Hüseyin’in incelikli bir dizesinden esinlenerek alıyor;
“İncecikti
gül dalıydı
dokunsan kırılacaktı
dokunmadım kurudu”
Ve bu isim de bu kitaba çok yakışıyor.
Kısa kısa alıntılarla kitabı biraz tanıyalım.
Evet, bu kitap biraz huzurevini anlatıyor.
“Çemişgezek Huzurevini”
“Tuvalet ihtiyacı dışında odasından çıkmayan Makbuş banyo yapmak yerine kolonyalı pamukla - aklına geldikçe-silinmeyi yeğlerdi” diye Makbuş’u,
“Sıcak su varken banyo yapmayıp, yokken ‘yapacağım’ diye kıyameti koparmayı yeğlerdi. Aklına estiğinde dalgalı gümüş kırçıllı saçlarını floresan sarısı renge boyardı” diye Menşure Hanımı,
“Arkaya yatırarak taradığı briyantinli saçları, özenli giyimi, ipek fular- mendilleri, ille de ‘rob döşambır’ı ….” diye anlattığı Ragıp Beyi,
“Refakatcısının desteğiyle yaşamını sürdüren, mamasını yerken bebekleşen, önlüklüyken yakalanmaktan hoşlanmayan…” özel bakıma muhtaç spastik engelli Erkan’ı anlatıyor.
Evet bu kitap biraz yaşlıları ve yaşlılığı anlatıyor;
“…kadın resmen peçetelere, karton torbalara, kutulara aşık, valla. Küçük tuvalet tavana kadar şişeyle dolu ama ‘birini ver; yağ şişesi yapayım’ desen vermez “ diye Dilbahar Hanımın çöp evini,
“Nesime benim çoraplarımı çıkarmama yardım ediyor ben de onun –kireçlenmiş kollarını kaldıramadığından- giyinmesine yardımcı oluyorum…….Günün en keyifli anı Nesime’nin alnına bir öpücük kondurmak ve ‘Allah rahatlık versin’ demek” diye Itır kokusundan yüreği dağlanan beyefendiyi,
“Pazar öğlen yemeğine çocukları ve torunları için kendi elleriyle yaptığı balık, çiğbörek, salata (yirmi çeşit ot-sebze-baharatlı) ve höşmerim yenirken başka şeylerle ilgilenen, sevimsiz- iştah kaçırıcı konular açan torunlarına bozulan, ağza alınan her lokmanın “iyi ki yaşıyorum” sevinciyle çiğnenerek yaşamın tadına varılması gerektiğini söylermiş” diye Faik Amcayı
Ama bu kitap çokça hayatı anlatıyor;
“Akşam olduğunda karpuzdan yaptığı fenerlerin içine yerleştirdiği yağ kandilleriyle aydınlattığı arka bahçedeki asmanın altında ‘Giritli gelin’ yengemin yaptığı mezelerin eşliğinde amcam ve dayımla kaşıklayarak rakısını içerken, bana da koklatırdı. İşte o yüzden arkadaş toplantılarında önümdeki sek rakı kadehini babamın ruhuna gideceğine inanarak koklarım” diye oğlunun ağzından Filinta Bahri’yi anlatıyor
Ama bu kitap çokça kadınları anlatıyor;
“Kendine bile hayrı olmayan bir adamın kahrını, tam otuz dokuz yıl çektim. Nihayetinde ölüm koparttı, beni ondan. Kokusuna bile katlanamadığım bir adamla bunca yıl” diye Süreyya Hanımı,
“Beşinci sınıftayken ısrarla babama ’Ayten, Öğretmen okulunun sınavına girerse, kazanır. Öğretmen olur! Eli ekmek tutar! Dediyse de ikna edemedi” diye Ayten Hanımı,
“Ben yıllarca hep birileri için yaşadım. Ve çok geç akıllandım. Şimdi kendi kahkaha sesimi duyunca sevindirik oluyorum. Çınlayan her kahkahamla yılların yorgunluğunu atıyorum da” diye Kehrüba Teyze’yi anlatıyor.
Ama bu kitap çokça aşkı anlatıyor;
“Bu gün çok akıllı bir kız tanıdım. Tarih 13. Şubat. 1954” diye kara kaplı defterine not düşen ve ne edip edip o kızla evlenen Çavuş Amca ile Zülfiye Teyzeyi anlatıyor.
Hayat gibi; renkli, kederli, sade, karmaşık, trajik öykülerden oluşan bir kitap.
Bir de komedisi var.
Ekşi sözlük yazarlarının babaanne küfürlerine güldüğüm kadar beni güldüren bir komedisi.
“Nasıl kızdırmaz; çok zengin olduğu halde elektrik gitmesin diye evini hala ‘gırgır’la süpüren, su harcamamak için bütün gün çişleri biriktirip, gece yatmadan önce sifonu bir defaya mahsus çeken, ….. telefonda en uzun 20 saniye konuşan, karanlıkta televizyon izleyen, bayramda gelen çocuklara şeker vermemek için kapı açmayan…..” diye uzun ve güzel bir komedisi.
Ellerine sağlık Şadiye.
Ne iyi yapmışsın.
13 Ağustos 2012
Ekşi Sözlük Babaanne Küfürleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekşi Sözlük Babaanne Küfürleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8 Şubat 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)