Şehrazat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şehrazat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2011 Pazartesi

YENİ EDEBİYAT YENİ EDEBİYATÇILAR

uma, Eylül 5, 2008


Edebiyat; içimizdeki çocuğun çoşan, taşan şarkıları değil midir? Ne başı vardır ne sonu. Ne mantıklı bir sözü vardır ne izlenebilir bir ritmi. Yine de alır götürür insanı. İşinden gücünden eder, avare eder, deli eder, divane eder. Durduk yerde yoldan çıkarıp gülümsetir, neşelendirir. İnsanı insan eder.
Edebiyat içimizdeki yaşlı ve bilge insanın anlattıkları değil midir? En derin sesimizle kendimize anlattığımız büyülü ve bir o kadar gerçek masallar. Gökyüzünden üç elma düşer, Nuh tufanı sürükler, Kabil Habil'i öldürür, Ferhat dağları deler, Spartaküs kazığa geçirilir.
Edebiyat; içimizdeki kadının doğum çığlığıdır. Hayatın doğuşudur. Yoğun ve uzun bir sancıyla ama özlemle, aşkla, umutla beklenen bir hayatın doğuşunun çığlığı.
Ve edebiyat; içimizdeki eril güçtür. Hayatı oluşturan güç. O gücün verdiği güven. O güvenin tok sesi.

Son günlerde; edebiyattaki genç adamların alttan alta, derinden derine açtıkları bir tartışmanın bir yanında da “Medium is the message” - benim gibi İngilizce bilmeyenler için anlamı;"Medyum (ortam) mesajı belirler" -tümcesinden hareketle, eserin okuyucuyla buluşma yöntemleri ve bu yöntemlerin nasıl olması gerektiği, oluşturuyor.

Tüm derdi edebiyat olan bir yayım anlayışı artık pek yok. Herkes bir parça piyasayı kollamak zorunda. Edebiyatı kollar gibi olanlar da, öyle bağımsız yapılar değil, bir sermayedar, bir gazete, bir görüşle bağlantılı. Sadece edebiyat kaygısıyla hareket edebilecek yapılar çoktan dağıldı. Meydan da medyum da burası. Deniz çoktan bitti.

Bulaşanlar açısından çok muhafazakar olmaya ve boş yere onları eleştirmeye gerek yok ama bulaşan da pişman bulaşmayan da. Medyum hayli karışık.

Peki, bu genç adamlar seslerini nasıl duyuracaklar?
Ben üründen çok eser demeyi tercih ederek, eserlerini nasıl sergileyebileceklerini merak ediyorum.
Edebiyat adına da, genç insanlar adına da merak içindeyim.

Hangi koşullarda, ortam mesajı belirler?
Çoğunlukla ortam mesajı belirliyor, doğru. Ama her zaman mı? Her zaman mı?

Bundan beş on yıl önce şiirleri, öyküleri, romanı olan bir genç insan için; ülkemizde saygın bir yayınevinden bir kitap çıkarmak ve bunu saygın gazete eklerinden duyurmak yeterliydi.
Ama altmış yıl önce, Sovyet Rusya'da Yevgeni Yevtuşenko için bir milyon insana açık havada şiir okumaktı. Belki Şehrazat için hayatını koruma amaçlı her gece bir masal uydurmaktı. Bir dengbej'in bugün bile insanlık kadar eski söylenceler unutulmasın diye köy köy dolaşıp anlatmaktır.

Son dönemin çok satan çok önemli yazarlarına bakın. Dillerine, kurgularına, konularına, işleyişlerine bakın. hangi sesi duyuyoruz? hangi çığlığı?

Belki de medyum artık; kitap, dergi, gazete ve gazete eki değildir. Başka bir şeydir. Onu görecek genç adamlar ve genç kadınları beklemektedir. Onu oluşturacak inatçı, ısrarlı, asi genç kadınlarla genç adamları beklemektedir. İçindeki şarkıları, masalları, doğum çığlığını ve gücü susturmayan aksine bağıra cağıra söyleyen gençlere gereksinimi vardır belki.

Belki medyumu belirleyecek gençlere medyumu belirleyecek mesajlara gereksinim vardır bu zamanın.
Edebiyatın ne olduğunu, hayatla derdinin ne olduğunu bir kez daha tanımlamaya gerek vardır belki. Belki mesaja dönüp bakmaya gerek vardır.

Bazen zamanı dinlemek, geldiğini görmek vardır.