Sen Çok Yaşa Babaanne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sen Çok Yaşa Babaanne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2025 Çarşamba

Söyleşi/Aziz Şeker/Sosyalhizmetuzmani

Güven TUNÇ ile Edebiyat ve Sosyal Hizmet Üzerine Bir Söyleşi (2023) Güven Tunç, Sosyal Hizmetler Akademisinde okudu. Yazmaya; "Gökyüzünü Arayan Mavi" adlı bir öykü kitabı ile başladı. Çocuklar için yazdığı; "Benim Haklarım" ve "Bir Anadolu Masalı" adlı iki kitapçık ve "Elimsende-Benim Haklarım Annemin Hakları Dünyamın Hakları" adlı bir kitabı ile öykülerden oluşan "Sonbaharda Körebe" adlı bir e-kitabı bulunuyor. "Şehrin Zulası-Ankara Kalesi" adlı kitabın yazarlarından biri. 2011'de "Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir-Ankara'nın Mekânları Zamanları İnsanları" ile 2014 başında ise “Sen Çok Yaşa Babaanne” adlı kitabı yayımlandı. Son kitap bir roman, "Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı"… aynı zamanda meslektaşım… Yazarak, hayata dokunmaya devam ediyor… Aziz ŞEKER: Merhabalar, bizi kırmayarak bu söyleşiyi gerçekleştirmeye olanak tanıdığınız için öncelikle teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Edebiyat alanında eserler verdiğinizi ve bu anlamda çalışmalarınızı sürdürdüğünüzü biliyoruz, söyleşide o kısma geçmeden önce, mesleğinizle ilgili sormak istiyorum. Sosyal hizmet/sosyal çalışma eğitimi aldığınızı biliyoruz. İnsanı en büyük değer gören bir mesleğin aynı zamanda eyleyenisiniz. Meslekle olan tanışıklığınız, başka bir ifadeyle meslek maceranız hakkındaki deneyiminizi/görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Güven TUNÇ:Mavi" adlı bir öykü kitabı ile başladı. Çocuklar için yazdığı; "Benim Haklarım" ve "Bir Anadolu Masalı" adlı iki kitapçık ve "Elimsende-Benim Haklarım Annemin Hakları Dünyamın Hakları" adlı bir kitabı ile öykülerden oluşan "Sonbaharda Körebe" adlı bir e-kitabı bulunuyor. "Şehrin Zulası-Ankara Kalesi" adlı kitabın yazarlarından biri. 2011'de "Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir-Ankara'nın Mekânları Zamanları İnsanları" ile 2014 başında ise “Sen Çok Yaşa Babaanne” adlı kitabı yayımlandı. Son kitap bir roman, "Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı"… aynı zamanda meslektaşım… Yazarak, hayata dokunmaya devam ediyor… Aziz ŞEKER: Merhabalar, bizi kırmayarak bu söyleşiyi gerçekleştirmeye olanak tanıdığınız için öncelikle teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Edebiyat alanında eserler verdiğinizi ve bu anlamda çalışmalarınızı sürdürdüğünüzü biliyoruz, söyleşide o kısma geçmeden önce, mesleğinizle ilgili sormak istiyorum. Sosyal hizmet/sosyal çalışma eğitimi aldığınızı biliyoruz. İnsanı en büyük değer gören bir mesleğin aynı zamanda eyleyenisiniz. Meslekle olan tanışıklığınız, başka bir ifadeyle meslek maceranız hakkındaki deneyiminizi/görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: İnsan onur ve haysiyetini en yüksek değer olarak gören sosyal hizmetin, edebiyatla da ilişkisi bu değerler noktasında kesişmiyor mu sizce? Sonuçta her ikisi de insanla başlıyor, insanı dert ediniyor… Bu açıdan bakıldığında edebiyatta/yapıtlarda olması gereken değerler açısından neler söylemek istersiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Yine mesleğe dönelim… Sosyal hizmetin günümüz koşullarındaki imajı hakkındaki düşünceleriniz? Olması gerektiği yere geldi mi ya da neden gelemedi? Açıkçası Ülkenin reel sosyal sorunları konusunda sosyal hizmet yeterince etkin mi? Nasıl bir paradigmaya sahip olması gerekir sosyal hizmetin, ülkenin yapısal sorunları haline gelmiş olan yoksulluk, kadına yönelik şiddet, işsizlik, göç, çocuk gelinler, sosyal dışlanma vb sorunların çözümü konusunda? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Edebiyat-sosyal hizmet ilişkisini nasıl ele alıyorsunuz, buradan hareketle sosyal hizmet öğrencilerine, meslek elemanlarına, akademisyenlerine edebiyat söz konusu olduğunda neler söylemek istersiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Yapıtlarınızdan biraz söz eder misiniz? Hangi konular etrafında okurunuza sesleniyorsunuz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Son çalışmanız yanılmıyorsam bir roman. Bende olan son çalışmanız desem daha doğru olur: “Ververan’da Bir Hüzzam Şarkı.” Roman, yeni yapıtlara doğru yola alacağınızı hissettiriyor. Okuduğumda bende oluşan duygu bu idi. Var mı yeni çalışmalar? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Toplumsal cinsiyet normlarının hâkim olduğu, sırtını Ortadoğu’ya yaslamış bir coğrafyada yaşıyoruz. Kamusal alanın birçok yüzünde ataerkil yapı egemen. Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında edebiyatta da uzun bir dönem eril söylemin baskın olduğu görülür. Yazarlar açısından da bu böyledir, roman kahramanları açısından da. Ne yazık ki, kadın ikincil kılınmaktadır. Evet, bir roman kadın yazarı olarak yazma uğraşınızda yaşadığınız sıkıntılar oldu mu? Yazarlığı düşünen kadınlara neler önerirsiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Toplumsal eşitsizliklerin yoğun yaşandığı bir dünyanın sakinleriyiz. Mutlu azınlığın karşısında giderek büyüyen bir yoksul kitlesi yaşam mücadelesi veriyor. Küreselleşmeyle de birlikte yeni risklere açık bir insanlığın, sorunlarıyla nasıl mücadele etmesi gerektiği tartışıla geliyor. Bu çerçeveden bakıldığında gelecekteki toplum öngörünüzü okurlarımızla paylaşabilir misiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Sorularımıza verdiğiniz yanıtlar için en dileklerimizle sevgilerimizi sunar, teşekkür ederiz. Mavi" adlı bir öykü kitabı ile başladı. Çocuklar için yazdığı; "Benim Haklarım" ve "Bir Anadolu Masalı" adlı iki kitapçık ve "Elimsende-Benim Haklarım Annemin Hakları Dünyamın Hakları" adlı bir kitabı ile öykülerden oluşan "Sonbaharda Körebe" adlı bir e-kitabı bulunuyor. "Şehrin Zulası-Ankara Kalesi" adlı kitabın yazarlarından biri. 2011'de "Bir Aşk Bir Hayat Bir Şehir-Ankara'nın Mekânları Zamanları İnsanları" ile 2014 başında ise “Sen Çok Yaşa Babaanne” adlı kitabı yayımlandı. Son kitap bir roman, "Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı"… aynı zamanda meslektaşım… Yazarak, hayata dokunmaya devam ediyor… Aziz ŞEKER: Merhabalar, bizi kırmayarak bu söyleşiyi gerçekleştirmeye olanak tanıdığınız için öncelikle teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Edebiyat alanında eserler verdiğinizi ve bu anlamda çalışmalarınızı sürdürdüğünüzü biliyoruz, söyleşide o kısma geçmeden önce, mesleğinizle ilgili sormak istiyorum. Sosyal hizmet/sosyal çalışma eğitimi aldığınızı biliyoruz. İnsanı en büyük değer gören bir mesleğin aynı zamanda eyleyenisiniz. Meslekle olan tanışıklığınız, başka bir ifadeyle meslek maceranız hakkındaki deneyiminizi/görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: İnsan onur ve haysiyetini en yüksek değer olarak gören sosyal hizmetin, edebiyatla da ilişkisi bu değerler noktasında kesişmiyor mu sizce? Sonuçta her ikisi de insanla başlıyor, insanı dert ediniyor… Bu açıdan bakıldığında edebiyatta/yapıtlarda olması gereken değerler açısından neler söylemek istersiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Yine mesleğe dönelim… Sosyal hizmetin günümüz koşullarındaki imajı hakkındaki düşünceleriniz? Olması gerektiği yere geldi mi ya da neden gelemedi? Açıkçası Ülkenin reel sosyal sorunları konusunda sosyal hizmet yeterince etkin mi? Nasıl bir paradigmaya sahip olması gerekir sosyal hizmetin, ülkenin yapısal sorunları haline gelmiş olan yoksulluk, kadına yönelik şiddet, işsizlik, göç, çocuk gelinler, sosyal dışlanma vb sorunların çözümü konusunda? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Edebiyat-sosyal hizmet ilişkisini nasıl ele alıyorsunuz, buradan hareketle sosyal hizmet öğrencilerine, meslek elemanlarına, akademisyenlerine edebiyat söz konusu olduğunda neler söylemek istersiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Yapıtlarınızdan biraz söz eder misiniz? Hangi konular etrafında okurunuza sesleniyorsunuz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Son çalışmanız yanılmıyorsam bir roman. Bende olan son çalışmanız desem daha doğru olur: “Ververan’da Bir Hüzzam Şarkı.” Roman, yeni yapıtlara doğru yola alacağınızı hissettiriyor. Okuduğumda bende oluşan duygu bu idi. Var mı yeni çalışmalar? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Toplumsal cinsiyet normlarının hâkim olduğu, sırtını Ortadoğu’ya yaslamış bir coğrafyada yaşıyoruz. Kamusal alanın birçok yüzünde ataerkil yapı egemen. Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında edebiyatta da uzun bir dönem eril söylemin baskın olduğu görülür. Yazarlar açısından da bu böyledir, roman kahramanları açısından da. Ne yazık ki, kadın ikincil kılınmaktadır. Evet, bir roman kadın yazarı olarak yazma uğraşınızda yaşadığınız sıkıntılar oldu mu? Yazarlığı düşünen kadınlara neler önerirsiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Toplumsal eşitsizliklerin yoğun yaşandığı bir dünyanın sakinleriyiz. Mutlu azınlığın karşısında giderek büyüyen bir yoksul kitlesi yaşam mücadelesi veriyor. Küreselleşmeyle de birlikte yeni risklere açık bir insanlığın, sorunlarıyla nasıl mücadele etmesi gerektiği tartışıla geliyor. Bu çerçeveden bakıldığında gelecekteki toplum öngörünüzü okurlarımızla paylaşabilir misiniz? Güven TUNÇ: Aziz ŞEKER: Sorularımıza verdiğiniz yanıtlar için en dileklerimizle sevgilerimizi sunar, teşekkür ederiz.

8 Eylül 2014 Pazartesi

"Bir bir giden güzel insanlar" M. Mahzun Doğan - Başkent Gazetesi

Her insan ömrü, nice öyküyle örülür. Çocukluk yıllarının unutulmazlarından ilk gençlik yıllarının heyecanlarına… Umutlardan, hayallerden hayal kırıklıklarına… Tutkulu aşklardan ayrılıklara… Yaşamı zenginleştiren dostluklardan yiten arkadaşların olmadık zamanlarda göz önüne geliveren yüzlerine… Nice an, nice ayrıntı, nice anı…
Her insan ömrü nice öyküden oluşur da, bazılarının öyküleri, yalnızca doğdukları yıla bağlı olarak toplumsal sürecin “zor yılları”na denk gelir ve onların öyküleri bir ülkenin, hatta dünyamızın tarihinde bazı dönemlerin özetine dönüşüverir.
***Güven Tunç’un “Sen Çok Yaşa Babaanne” kitabı (*), tam da böyle kadın öyküleriyle buluşturuyor okuru. 1920’lerin sonlarında ya da 1930’lu yıllarda doğmuş “güzel ve cesur” kadınların öyküleriyle…
Kitabın yazım sürecinde Güven Tunç’a yaşadıklarını anlatırken artık yetmişli yaşlarının sonlarında ya da seksenli yaşlarının başında olan kadınlar onlar.
Kitabın yazım sürecinde Güven Tunç’a yaşadıklarını anlatırken artık yetmişli yaşlarının sonlarında ya da seksenli yaşlarının başında olan kadınlar onlar.
İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkiye’sinde, o ekmeğin karneyle alındığı günlerde küçük birer kız çocuğuydular.
1950’lerde başlayan göç dalgasının ve büyük kentlerin varoşlarında kente ve yaşama tutunma çabalarının bir parçasıydılar.
Sonra anne oldular.
“Sanki bu dünyanın gördüğü en umutlu yıllar”ı, 1960’lı yılları yaşadılar.
İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamamış ama savaşa karşı çıkan, savaşsız bir dünyanın kurulabileceği umudunu büyüten ’68 kuşağını tanıdılar. O rüzgârı gördüler.
Ve 12 Mart 1971’i… Rüzgâra kelepçe vurma darbesini. “Üç fidan”ın darağacına gönderilmesini…
Bu kelepçe vurma çabasına rağmen, “asi ve hülyalı” bir kuşağın, “dünyayı değiştireceğine inanan” bir kuşağın daha büyümesini…

Bu kuşağın da, hayallerinin de biçilmek, tırpanlanmak istenmesini...
1970’li yılların ikinci yarısında öldürmelerin, suikastlerin, katliamların birbirini izlemesini gördüler… Kaygılı, endişeli yıllar yaşadılar…
Derken 12 Eylül 1981 darbesi… Büyük bir insan avı başlatıldı. Gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, idamlar…
Bunları da yaşadılar.
Güven Tunç, işte o yıllarda anne olarak oğullarını, kızlarını endişeyle izleyen, onlara kol kanat germeye çalışan, korumaya çalışan cesur ve acılı annelerin öykülerini, kendileriyle konuşarak, anılarını dinleyerek kaleme almış kitabı.
O dönemlerdeki “annelik halleri”ni taşımış sayfalara.
***
Güven Tunç, dinleyip anlattığı her bir annelik öyküsünün girişine dizeler de almış.
“Yalnız Kaldığında Ağlardın” başlıklı anlatının girişinde şu dizeler var:
“Saçlarımı okşamadın diye / Küsüp oturduğum oldu duvar diplerine / Başımı koyup dizlerine / Ağlayamadım / Çocukluğumun yufka yüreğiyle”.
“Yavruyu Sakladım” başlıklı anlatının alnındaki dizeler de şöyle:
“Kıvırcık saçlı sarışın çocuk / Oturmuş mahpushane kapısına / Dökmüş önüne çillerini / Parmaklarının ucunda özlem / Saymayı öğreniyor.”
“Pişe Pişe Sümer Ana oldum” anlatısının giriş dizeleriyse şöyle:
“Bir kadın / Tutmuş ellerinden çınar ağacını / Dallarında kuş cıvıltısı / Ardında şehrimin çocukları / Sokağımızda dolaşıyor / Akdeniz doluyor odama”.
“Dilber Abla, Kahve Tarandı!” başlıklı anlatıyı başlatan dizelerde ise “Sevdiğim / Kız kardeşim / Dostum / Yaşamak / Anımsanmaktır / Çocuğunun / Gamzesine koy beni” deniyor.
Dizeler, bilinen, tanınan şairlerden ya da bir şairden değil. Şairlik iddiasında bulunmadan şiiri seven ve şiirler yazan, zaten kitabı falan da olmayan bir avukata ait. Hıdır Özcan’a…
***
Hıdır Özcan…
Gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun ölüm haberini aldığında, güzel insanların bir bir gittiğini yazmıştı sosyal paylaşım ağında.
Ertesi gün ise onun da kalbi duruverdi…  O da katılıverdi bir bir giden güzel insanlar kervanına…  Nice insanın belleğine güzel anılar bırakarak…

27 Mart 2017


(*) Güven Tunç, “Sen Çok Yaşa Babaanne”, Anlatı, Ürün Yayınları, Birinci Basım: Ocak 2013, Ankara.


11 Şubat 2012 Cumartesi

GÜVEN TUNÇ'UN KİTAPLARI ve ONLİNE ESERLER


minik bir katkı da benim kalemimden...











minik bir katkı da benim kalemimden ...












Cesur ve Güzel kadınların kitabı











Bir Ankara Hikayesi

















Umudumun kitabı









Kişisel yayım
2009






Kişisel Yayım
Çocuk Kitabı








Çağdaş Özel Yayım
Çocuk Kitabı











Online yayım
Öyküler










Şehrin Zulası Ankara Kalesi
İletişim
2005








h7
<
http://www.icc.org.tr/uploads/documents/ICC_kitap/CocukHaklariKitabi-ICC.pdf
data-original-height="609" data-original-width="787" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuG5c1vAw-CFDoG6WI2637_3-0s0ePnUuIz1vB1u_WodzseEYSJ_UJoknK3rUf6436_jVT_lExlFMeimbPrnvihipJQWjgHncFJy5648IfeojBKIBg48y70ZbZOP5bDQEx4vcmGjqjM8ukf1n4kbvg4klIksOxiK60ibVr9lmd1ySp_0bwdPJZO2mWsIA/s320/1000008956.jpg"/>