Bu gün 22 Şubat.
Bu gün yaşadığımız coğrafya, ülkemiz, birlikte bir toplumu oluşturduğumuz insanlarımız, hepimiz için önemli bir gün. Önemli gün ve günlere de gebe bir gün. Eğer yanılmıyorsam bu gün, ilerde tarih kitaplarına geçecek bir gün.
Bu gün bu ülkede üç önemli olay oldu. Bu olaylar bu günü tarihe geçirecek olan, birbiriyle ilgisiz görülen, belki alanların bile birbiriyle ilişkisini kuramadığı bu üç karar, bu günü önemli kılıyor.
Bu günde neler oldu;
Genel Kurmay başkanlığı yaptığı açıklama ile Kuzey Irak’a Kara Harekatının başladığını bildirdi.
Yine Büyük Ortadoğu Projesi’ni önleyebilme olanağını kaybedeceğiz. Oysa bölgeyi barış için bir araya getirebilirdik.
Yine çocuklarının cenazesini kaldıracak ana babalar.
Yine askerlere kaldı ülke güvenliği. Oysa bizler gibi onlar da, sivil yönetimleri yıllardır uyardılar; sadece askeri yöntemle olmaz diye. Ekonomik ve sosyal önlemler almak gerek, bölgeyi kalkındırmak gerek. Okul açmak, sağlık ocağı açmak, istihdam yaratmak gerek diye.
Sivil iktidarlar ne yaptı? HİÇBİR ŞEY
Başka alanlarda da ne yazık ki hiçbir şey yapmadı seçilenler. Bu yapılamayanlardır ki topluma başka bir seçenek arattırdı. Çok yeni bir parti bu şansı yakalayarak iktidara geldi. Bu şansı yakalayacağını biliyordu. Bir çok alanda hazırlanmıştı. İlişkilerini kurmuştu. Stratejisini çizmişti.
Yoksulluğun yaygın ve utandırıcı boyutta olduğu bu ülkede; istihdam yaratmak değil de kamu mallarını ulus üstü şirketlere pazarlama gibi uluslararası bir planın parçasıysanız ve var olan istihdamı azaltacağınızı biliyorsanız, yine de oyunuzu artırmak zorundaysanız başka yolları size öğretirler. Sizin, seçim çalışmalarınızdan edindiğiniz deneyim bu yolu doğrular niteliktedir zaten. “Sosyal Yardım” adı altında; kömür dağıtılır, margarin, şeker, un, pirinç, yeşil kart dağıtılır. Ramazan paketleri verilir, iftar çadırları açılır. Günde bir doların altında geliri olanlar yardıma yavaş yavaş alıştırılır. İnsanlar yavaş yavaş yardıma bağımlı hale getirilir. Yoksulluk kronikleşir. Kronikleştirilir.
Her şeyin bir dibi vardır.
İlk birkaç yıl oldukça başarıyla yönetilen bu operasyonu yardım alanlar tarafından bile bu süre sonunda algılanmaya başlanır.
22 Şubat günü, ihalesi; Özelleştirme İdaresi’nin kendi binasında, Başbakanlık’ta ya da başka bir devlet binasında değil de Hilton Otelinde yapılan Tekel, British American Tobacco’ya satılır.
Sadece gayri menkulleri 2 milyar dolar eden kurumumuz 1.720 milyon dolara Amerikan sigara şirketlerine 20 dakikada satılıverir.
Adana’dan, Malatya’dan, Bitlis’den, Tokat’tan ve İstanbul’dan Ankara’ya gelen Tekel İşçileri direnir.
Bir gün önce, Ankara’da cehennem gibi bir ayaz varken, uzaktan geldikleri, akşam evlerine hatta bir otele bile gidemeyecekleri biline biline o soğukta üstlerine buz tutacak sular sıkılır, biber gazı püskürtülür. Onlar direnir.
Niye direniyor bu Tekel işçileri?
Öncelikle Tekel’in, diğer özelleştirilen bölümlerindeki işçilerin, neler yaşadıklarını gördüler.
Erdemir, Pektim, Tüpraş, Türktelekom ve diğer özelleştirilen kurumlarda, işçilerin yaşadıklarını artık çok iyi biliyorlar.
Neden direniyor bu Tekel işçileri?
Onlar ne kömür yardımı istiyorlar ne yeşil kart, ne bedava margarin.
Onlar
İşlerinin ve ekmeklerinin namusunu istiyorlar.
Yıllardır emek verdikleri fabrikaları peşkeş çekilmesin. Yeni iş alanları olsun. Herkes çalışsın. Kimse aç, kimse yoksul, kimse yardıma muhtaç, kimse işsiz kalmasın.
Bora Ayanoğlu’nun dediği gibi; Oturup hayal kurmak istiyorlar. Bütün insanlar gibi.
22 Şubat’ın son kararı da aşağıda
Abdullah Gül, türbanla ilgili değişikliği onaylar.
Ne diyeyim?
Tekel işçileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tekel işçileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Kasım 2011 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)