Salı, Eylül 15, 2009
Aşağıdaki yazı ev eksenli çalışan kadınlarla ilgili bir toplantıda yaptığım konuşmadır. (Azıcık düzelttiğimi itiraf etmeliyim.)
Bugün; erkek egemen toplum dediğimizde sadece kadına yönelik şiddeti anlamıyoruz tabi ki.
Erkek egemen toplumdan; kız çocuklarının okula gidememesi, kadınların eğitim hizmetlerinden yararlanamaması, iş hayatından uzak tutulması, kamusal yaşama yabancı kılınması ve örgütlenme ve ekonomik yaşamda çokça engellenmesini anlıyoruz. Eğlenmenin kadına yasaklanmasını da anlıyoruz.
Dünyanın bugünkü halini anlıyoruz.
Dünyanın bugünkü sefil, utanç verici ve acımasız halini de anlıyoruz.
Bunları söyledikten sonra, konuşma biçimimle, dille ilgili bir açıklama yapmak gereği hissediyorum.
Ben bütün konuşmamı; "BİZ" diliyle sürdürmeye özen göstereceğim.
Bunu iki nedenle yapacağım;
Birincisi, bu konuda egemen olan "BEN VE ONLAR" vurgusunu eleştireceğim.
İkincisi, konuşmalarını yapıp da şu an burada olmayan bazı arkadaşların uygulamalarından örnekler vereceğim. Başarılı başarısız ayrımına girmeden bu alandaki herkesi bu konuşma çerçevesinde üstlenerek BİZ diyeceğim.
ÖRGÜTLENME; kadınlar söz konusu olduğunda sancılı bir konu. Çünkü var olan örgütlenmeler ve onların dikey hiyerarşik yapısı bizi içermiyor.
ÖRGÜTLENME; Profesyoneller ve katılımcılar gibi iki grup olduğunda daha da sancılı bir konu.
Kadın örgütlülüğü; özellikle de ev eksenli çalışan kadınlar söz konusu olduğunda, çok da tabandan gelen bir talep değil.
Ev eksenli kadının, çalışan kadın olduğu farkındalığını yaratabilmenin arkasında; örgütlü olmak ve dayanışmak duruyor olabilir.
Bu yapıyı oluşturmada yeterli zamanlara sahip olmuyor olabiliriz.
Ev eksenli çalışan kadın çalışmalarını daha çok projeler üzerinden götürüyor olabiliriz.
Burada bir teknik ayrım olarak profesyoneller ve tabandan gelenler ya da katılımcılar olarak iki gruplu bir yapı oluşturuyor olabiliriz.
Bu ayrımı teknik olmaktan çıkaran bir yaklaşım söz konusu olduğunda; her iki tarafı da bağımlılaştıran bir yapıya dönüştüğümüze ilişkin ciddi bir kaygım var.
Örgütlenmeye teknik destek veren ekibin yaklaşımı çok önemli.
Burada yaklaşım; BEN dili olduğunda; tabandan gelen arkadaşlarımızı nesneleştiren, onları sürece ve kendi öz örgütlerine yabancılaştıran bir atmosfer oluşuyor. Erkek egemen bir dilin bir yaklaşımın tuzağına düşülmüş olunuyor.
Oysa örgütlerin esas sahipleri o yanımız.
Profesyonelin algılamasındaki; "Benim hatalarım onların hataları, benim başarım onların başarıları", "Ben yaptım. Arabayı ben tuttum. Onları İstanbul'a ben götürdüm. Ben seçtim. Ben ürettirdim. Ben ödedim" gibi bir dil, kadınları birbirinden teknik olmanın çok ötesinde bir yere ayırıyor.
Bir grubun diğerleri adına karar vermesine ve bu kararların da oldukça isabetsiz olmasına neden oluyor.
Buna; bazen tabandan gelen arkadaşlarımızın, risk almaktan korkarak ve karar iradesini destek grubuna havale etmesi sonucu da neden olabiliyor.
Kimse kimseden çok farklı değil.
Bu erkek egemen sistemde, egemenlerin dışında, aramızdaki ayrılıklar sadece nüans.
Başkalarının yeterince yararlanamadığı hizmetlerden yararlanmış olmak, hayata gerçek bir katkı vermiyorsa boş. Çok boş.
Yararlanamayanlar üzerinden kendi kibrimizi okşamak ise çok ayıp.
Bir şey yapalım derken zarar vermemek lazım.
Bu sözlerim;
özellikle yirmi yirmi beş yaşlarında olup çocukla, gençle, kadınla ilgili projelerde çalışan eğitimleri, yabancı dilleri iyi, hayat deneyimleri az olan gençler için. Bizim kuşaktan dersler olsun. Özellikle kadın olanlara.
http://www.hakuka.org/annelerin-komsu-teyzelerin-nenelerin-ablalarin-tum-kadinlarin-ve-kiz-cocuklarinin-haklari/
http://www.hakuka.org/womens-rights-the-rights-of-mothers-grandmothers-sisters-the-ladies-in-the-neighbourhood-the-rights-of-all-women-and-girls/
girişimci kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
girişimci kadınlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Kasım 2011 Pazartesi
8 Ocak 2010 Cuma
KIZKARDEŞLERİM EL EMEĞİMİZLE EVDE ÜRETTİĞİMİZ ÜRÜNLERİMİZ VERGİDEN MUAF
Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, kırpıntı deriden üretilen mamuller, örtü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul payet, boncuk işleme, tığ örtü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanların elde ettikleri kazançlar gelir vergisinden müstesna olacak.
bu işlerden elde ettikleri gelirden vergi ödemeyecekler.
Bu ürünlerin pazarlar ile düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel olmuyor.
Resmi açıklamayı da buraya aldım.
Başka yasal düzenlemeleri de buldukça siteye ekleyeceğim.
01 Mayıs 2007 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 26509
Maliye Bakanlığından:
GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 264)
4/4/2007 gün ve 26483 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5615 sayılı Kanunla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu ve Değer Artışı Kazançları başlıklı mükerrer 80 inci maddelerinde yapılan değişikliklerle, yürürlükten kaldırılmış bulunan Ücretlilerde Vergi İndirimi başlıklı mükerrer 121 inci maddesine ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.
1. Yasal Düzenleme
5615 sayılı Kanunla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
- 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi, “6. Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamûlleri, kırpıntı deriden üretilen mamûller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar. Bu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel değildir.” şeklinde,
- Anılan maddenin mülga ikinci fıkrasından sonra gelen üçüncü fıkrası, “Ticarî, ziraî veya meslekî kazancı dolayısı ile gerçek usûlde Gelir Vergisine tâbi olanlar ile yukarıda sayılan işleri Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanlar esnaf muaflığından faydalanamazlar.” şeklinde,
- Mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan “dört yıl içinde” ibaresi “beş yıl içinde” olarak,
Değiştirilmiş ve ücretlilerde vergi indirimi başlıklı mükerrer 121 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
2. Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu Maddesiyle İlgili Düzenlemeler
2.1. Evlerde Kullanılması Esnaf Muaflığının Kaybedilmesine Engel Olmayacak Makine Ve Aletler
Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler, muharrik kuvvet kapsamından çıkartılmış ve böylece söz konusu makine ve aletlerin kullanılmasının muafiyetten yararlanmaya engel olmaması sağlanmıştır.
Örneğin Bayan (A)’nın, evinde dikiş ve nakış makinesini kullanmak suretiyle imal ettiği örgü ve nakış işlerini satması faaliyeti, esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir.
Ancak, evlerde sanayi tipi veya seri üretim yapabilen makine ve aletleri kullanmak suretiyle kazanç elde edenler esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilmeyecektir.
2.2. Esnaf Muaflığı Kapsamında Evlerde Üretilebilecek Ürünler
Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yapılan diğer bir düzenlemeyle, esnaf muaflığı kapsamında evlerde üretilebilecek malların sayısı artırılmış bulunmaktadır.
Mevcut bentte yer alan ürün çeşitlerine ilave olarak, kırpıntı deriden üretilen mamuller, tarhana, erişte, mantı, her nevi pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri gibi ürün ve mamullerin üretim ve satışıyla iştigal edenler de esnaf muaflığı kapsamına alınmıştır.
Muafiyet kapsamındaki ürünler, bentte yer alan ürünlerle sınırlı olmayıp bu ürünlere benzerlik gösteren diğer ürünleri aynı şartlarla üretip satanlar da esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir.
Örneğin Bayan (B) nin, evinde ürettiği tarhanayı, kurumlar vergisi mükellefi (Z) A.Ş.’ne satması halinde Bayan (B), elde ettiği bu gelir dolayısıyla esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir. Ancak (Z) A.Ş., Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan vergi tevkifatı yapacaklar arasında sayılmış olduğundan, Bayan (B)’ye yaptığı ödeme nedeniyle gider pusulası düzenlemek ve anılan maddenin (13) numaralı bendinin (a) alt bendi uyarınca da gelir vergisi tevkifatı yapmak zorundadır.
Diğer taraftan, anılan bentte sayılan emtianın imali için ödenen hizmet bedelleri de (ücrete ilişkin unsurları taşımamak kaydıyla) bu bent kapsamında değerlendirilecektir.
2.3. Evlerde Üretilen Ürünlerin Satışının Yapılacağı Yerler
Söz konusu bentte yapılan başka bir düzenlemeyle de emeğe dayalı ürünlerin esnaf muaflığından yararlananlarca pazarlanmasında kolaylık sağlanmıştır. Muafiyet kapsamında bulunanlar, evlerde Kanunun öngördüğü makine ve aletler dışında başka makine ve alet kullanmadan kendi el emekleriyle imal ettikleri ürünleri;
- Bir işyeri açmaksızın,
- Dernekler, vakıflar, sendikalar ve meslek odalarınca düzenlenenler dahil olmak üzere düzenlenen kermes, festival ve panayırlarda (Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince düzenlenenler hariç),
-Kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde
satabilecekler ve esnaf muaflığından yararlanmaya devam edebileceklerdir.
Öte yandan evlerde üretilen ürünlerin; pazar takibi suretiyle satışını yapanlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince düzenlenen kermes, festival ve panayırlarda satışını yapanlar ile Kamu kurum ve kuruluşlarınca devamlılık arz edecek şekilde belirlenen yerlerde satışını yapanlar, esnaf muaflığından faydalanamayacaktır.
ÖNERDİĞİMİZ YAZILAR
VERGİ MUAFİYETİ ile ilgili önerdiğim ciddi ve saygıdeğer bir yazar
ben bir çok konuda kendisini izler yazılarından yararlanırım
http://www.milliyet.com.tr/2007/03/13/yazar/uras.html
ÖNERDİĞİMİZ KİTAPLAR
KURTLARLA KOŞAN KADINLAR
Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler
Yazarı ; Clarissa P. Estes
Yayınevi; Ayrıntı
ÖNERMEDİĞİMİZ PROGRAMLAR
Özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddetin bir istismar aracı olarak kullanıldığı sabahları olan bazı kadın programları. LÜTFEN ÇOCUKLARA İZLETMEYİNİZ.
İZLEMENİZİ ÖNERDİĞİMİZ PROGRAMLAR
TRT'de saati belli olmayıp arada bir gösterilen ELYAPIMI adlı bir program var. Çeşitli kentlerde geleneksel olarak yapılmakta olan el sanatları örneklerini anlatıyor.
GEZELİMGÖRELİM adlı programı ise anlatmaya gerek yok. Bir klasik oldu artık.
AYŞENİNPATİKLERİ'NE VE DİĞER KIZ KARDEŞLERE ÖNERİLER
İş dünyası, ki hele şu günlerde, kadınları içine çok çabuk almıyor. Bizlerin erkeklerden daha sabırlı daha azimli olmamız gerekiyor. Bunlar sizi korkutmasın aksine mücadele gücünüzü artırsın. Hırslandırsın. Güçlendirsin. İş dünyasına kırılgan bir halde girmemek lazım. Yoksa çok çabuk kırar ve atar.
Size şimdilik Sıhhiye Pazarını önerebilirim. Özellikle Cuma günleri kadın ağırlıklı oluyor. Önce gidip bir kaç kez gezin, satış yapan kadınlarla konuşun. memnun olup olmadıklarını öğrenin. Çankaya Belediyesinin oradaki görevlileri ile konuşun. Sonra kararınızı verirsiniz?
Patiklere gelince. Bence çok güzeller. Ama anneler onlardan haberdar değil.
Buna kafanızı yorun. Anneler, hamile kadınlar bu patiklerden nasıl haberdar olabilirler.
Aceleniz olmasa bekleyin, sabredin diyeceğim. İki çocuk var diyorsunuz.
Bu örnekleri bebe mağazalarına gösterin.
Ama işi geliştirmek istiyorsanız,
Siz bir tüketici olsanız bu patiği neden alırdınız diye bir düşünün?
Yünü çocuklarda allerji yapmayan bir maddeden mi?
Örgüsü mü özel?
Diğerlerinden farkı, daha doğrusu üstünlüğü ne?
En sevdiğin sanatçı sizin komşunuz olsa ve bir bebeği olsa ona gururla götüreceğiniz tek hediye bu patik olur muydu?
Bu patiği nasıl bir özel ambalajla sunuyorsunuz?
Burada kullandığınız örgü tekniğini ülkemizde kaç kadın biliyor?
Sorularımdan sakın alınmayın. Ne üretirsem ben de kendime aynı soruları soruyorum.
Bunlara çok iyi yanıtlar vermelisiniz?
Blogunuza, bebekler için; doğal, yumuşak kumaştan bir kaç bandana örneği koyar mısınız?
Bandana daha çok ilgi çekebilir.
Blogunuza fiyat ve nasıl satın alınabileceği bilgilerini ekleyin.
Diğer blogcularla, blog adresi alış verişinde bulunun. Birbirinizle rekabete düşmeden, örneğin, hamile giysileri üreten bir blog sahibiyle, oyuncak yapan bir blog sahibiyle, beşik yapan bir blog sahibiyle, ilginç ambalaj yapan bir blog sahibiyle adreslerinizi link vererek dayanışma sağlayın.
şimdilik bu kadar
örgü
tekstil
takı
dantel
el işi oyuncak
örme sepet
kostüm
terlik
ayakkabı
dantel gelinlik
ya da iğne oyası duvak
el dokuma ipek ile elde dikilmiş çamaşır
keçe
taş baskı
kumaş dokuma,
kilim dokuma,
ve daha bir dolu şey
Burası lif ve patik örgüye de açık, ipek üzerine sim işlemeye de resime de. Yeter ki bir kadının işine yarasın, kaliteli olsun, estetik bir değer taşısın.
NERELERDEN ESİNLENİP YENİ TASARIMLAR YAPABİLİRİZ
öncelikle annelerimizin ve ninelerimizin çeyiz sandıklarına
eski halı ve kilimlerimizin desenlerine
eski kumaşların desenlerine
eski kitap ve dergilere
eski dantel oya ve işlemelere
ninelerimizin dedelerimizin eski fotoğraflarına
camilerimize, kiliselerimize, cem evlerimize, havralarımıza mevlevihanelerimize
müzelerimize
kadim kentlerimize Mardin'e Antakya'ya Kapadokya'ya
şehirlerimizin eski mahallelerine
eski eserlere
antikacılara
dösime
TRT deki el emeği programına
ve tabii ki doğaya
ama en çok ruhumuza
bakacağız bakacağız bakacağız
Her kentte, her ilçede kadınların ürünlerini satabilecekleri, özel olarak tahsis edilmiş alanlarda "EL EMEĞİ PAZARI" istiyoruz.
Bu pazarların kentin işlek caddelerine yakın, alış veriş hareketliliğinin yüksek olduğu yerlerde açılmasını istiyoruz.
Buralarda sadece el emeği olan , doğaya ve insana zarar vermeyen maddelerden üretilmiş ürünlerin satılmasını ve tüm satıcılarının kadın olmasını istiyoruz.
Pazara kabul edilen kadınlar arasında ayrımcılık yapılmasın yandaş, partidaş, akraba gibi ayırımlarla kadınların bölünmemesini istiyoruz.
kadınlar burada, önce bireysel başlayıp daha sonra dayanışarak, ortaklaşarak, güç birliği yaparak işletmeler açmak için bir araya gelebilsin istiyoruz.
Bu pazarların önce haftada bir açılmasını istiyoruz. Sonra haftada bir kaç güne çıkabilsin istiyoruz.
Pazara katılan hiç bir kadından, her ne ad altında olursa olsun hiç bir ücret istenmesin hiç bir hediye veya ikram kabul edilmesin istiyoruz.
Katılımcıların iş kadınları olarak kabul edilmesini ve saygı gösterilmesini istiyoruz.
Bu pazarlar aynı zamanda küçük küçük de olsa sosyal kalkınma birimleridir. Toplumsal kalkınmadan; sosyal hizmet uzmanları, halk eğitimciler, kooperatifçiler iyi anlarlar. Bu meslek grupları ile iletişim kurulsun istiyoruz.
İlin ileri gelenlerinin arada bir el emeği pazarına gelerek ve sadece evlerinin ihtiyacı olan bazı küçük şeyleri eğer beğenirlerse bu pazardan alsın istiyoruz.
Yerel gazete ve il ve ilçe ile ilgili internet sitelerinin bu pazarları haber yapmasını, tanıtmasını istiyoruz.
El emeği pazarları katılımcıları; bu tür projelerde;
a- para kazandıklarını
b- sosyal cesaretlerinin arttığını
c- psikolojik olarak kendilerini iyi hissettiklerini
belirtirler.
Bir kadın elde ettiği gelirin yüzde doksandan fazlasını aile refahına harcamaktadır. Çocukların okuluna, eğitimine, ailenin sağlığına, beslenmesine. kadın, elde ettiği geliri, kameralı cep telefonundan, altın bileklikten, yabancı sigaradan, marka saat ve gömlekten önce aileye ailede varsa çocuğa, yaşlıya, engelliye harcamaktadır.
Katılımcılara, maliyet, kar-zarar hesabı, muhasebe, tasarım, pazarlama, satış teknikleri dışında "Kadının İnsan Hakları" nın da anlatılmasını istiyoruz.
El emeği pazarlarını; aralarından her altı ayda bir seçecekleri temsilciler yoluyla katılımcılar yönetsin istiyoruz.
Patikve lif yapıp satan da, resim ve heykel yapıp satan da bu pazarda eşitçe yer bulsun istiyoruz.
Gerisini onlara bırakıp gerçekleştirebildikleri mucizeleri görmek istiyoruz.
Krizden kurtulmanın; kömür dağıtmakla, top, balon atarak çocukları birbirine ezdirmekle değil buralardan olacağını söylüyoruz.
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİ FESTİVALİ İSTİYORUZ
KÜLTÜR BAKANLIĞIMIZDAN;
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİ VE EL SANATLARI FESTİVALİ İSTİYORUZ.
2009 YILI TEMMUZ YA DA AĞUSTOS AYLARI İÇİNDE,
TÜM ŞEHİRLERDE,
HER KADININ EL EMEĞİ İLE KATILABİLECEĞİ,
RENKLİ,
NEŞELİ,
BEREKETLİ BİR FESTİVAL ORGANİZASYONU İÇİN DESTEKLERİNİ BEKLİYORUZ.
BİZLER; EMEĞİMİZİN PAHALI DEĞİL, UCUZA SATIN ALINDIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ
BİZLER; EMEĞİMİZİN NİTELİKSİZ DEĞİL, ÇOK NİTELİKLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİMİZİN KALİTESİNİN ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNU BİLİYORUZ.
BU NEDENLE;
İNANÇLA, SABIRLA, AZİMLE VE İNATLA,
ÜÇ KURUŞA DUY MONTAJI, BEŞ KURUŞA CD KAPAĞI YAPIŞTIRMAYI REDDEDİYORUZ.
BİZLER;
KİLİM DOKUMAYI KUMAŞ DOKUMAYI, ÜZÜMDEN ŞARAP YAPMAYI, ACI PATLICANDAN TATLI REÇEL YAPMAYI BİLEN KADINLARIZ.
BİR BULGURDAN YETMİŞİKİ ÇEŞİT KÖFTE YARATIP BUNU İŞTAHLA YEDİRMESİNİ, BUNUNLA YETMİŞ İKİ MİLLETİ DOYURMASINI BİLEN KADINLARIZ.
TÜM İYİLİĞİMİZLE VE DOĞA İLE OLAN DOSTLUĞUMUZLA
EKONOMİK YAŞAMDA Bİ,Z DE VARIZ DİYORUZ.
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA İÇİN
BİZ VARIZ DİYORUZ.
Bu yazıda, ev eksenli ve kendi hesabına çalışan bir arkadaşımdan hareket ederek, ürünlerin pazarlanması için bir strateji oluşturma sürecine katkı vermeye çalışacağım.
Pazarlama; kişilerin ve örgütlerin amaçlarına uygun şekilde ürettikleri mal ve hizmetleri; fiyatlandırma, dağıtım, satış çabaları ile araştırma, planlama ve uygulamaya süreçlerinin toplamıdır.
Pazarlamanın; satış öncesi, satış sırası ve satış sonrası gibi aşamaları vardır.
Üretimden fiyatlandırmaya, araştırmadan satış sonrası hizmetlere her süreç pazarlama faaliyetinin içindedir.
Son zamanlarda; Müşteri Odaklı Pazarlama Stratejileri daha yaygın uygulanmaktadır.
Bu strateji; müşterinin neye ihtiyacı olduğunu, ne istediğini anlamak ve ona uygun üretim yapmak ve satışı organize etmek olarak ifade edilmektedir.
Bu genel tanımlar ışığında ev eksenli çalışan kadının üretim kalitesinin bir hayli yüksek olmasına karşılık pazarda yer bulamamasının nedenlerine bir bakalım;
En önemli neden; ister kendi hesabına çalışsın ister bir dernek, kooperatif çatısı altında çalışsın, arkadaşımızın kendini çalışan bir kadın olarak görmemesi. Kendini bir ev kadını olarak algılaması. Hatta bunda direnmesi. Geleneksel aile baskısı yanında, bir de kendisinin ev kadını kimliğine kalmaya direnmesi…
Bir kadının marifetli olması güzel bir şey, o marifeti konu komşuya sergilemesi de öyle. Ama bu alanda para etmiyor bu. Bize bir yararı yok.
Biz istiyoruz ki üretelim ama gerisine karışmayalım, kafamızı yormayalım, evimizden, mahallemizden çıkmayalım, bilmediğimiz mecralara girmeyelim, tanımadığımız insanlarla muhatap olmayalım, değişmeyelim. Başkaları yapsın bizim adımıza. Biz ne anlarız pazardan, piyasadan, pazarlamadan.
Başkalarının bizim adımıza bu işleri yaptığı da oluyor. Bu yöntem iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisinde kadınlarla ilgili bir sivil toplum örgütü dayanışma adına bir mağaza açıyor ve ulaşabildiği, kaliteyi tutturabildiği kadar kadın ve ürünüyle çalışabiliyor. Bu bir yöntem. Keşke genç ve iktisat, işletme okumuş kadınlardan oluşan bir grup kadın sadece bu işi yapsa gönüllü olarak. Bazı küçük sakıncalarına - kadınlar arası sınıflaşmaya gitmek gibi – sakıncaları olsa da müthiş bir gelişim sağlayabilir. Ama yok ve var olanların da pazardaki yeri yüzde bir gibi. Çok da emin konuşmayalım. Çünkü bilmiyoruz bu konuda bir araştırma en azından benim elimde yok.
İkinci yöntem ise, aracıların ürünleri üç otuz kuruşa elimizden kapması ve tüccara ulaştırması. Kadın arkadaşımızın hak ettiği parayı hiçbir zaman kazanamaması. Kazandığımızın bir yaraya merhem olamaması. Tek başına pazarlık gücü bulunamaması. Bir çıkmaz döngüde dönenip durulması.
Ne Yapmalı;
İlki, kimseye bağıra çağıra söylemeye gerek yok ama öncelikle çalışan kadın olduğumuzu kendimiz kabul etmeliyiz. Çünkü bizim bir işimiz var ve işimize kafa yormaya ihtiyacımız var. Biz üretim yapıyoruz.
Eğer bir işimiz olduğunu kabul edersek ancak o zaman pazarlama işini de düşünebiliyoruz. O zaman ne üretiyorsak, üretmeden önce planını yapabiliyoruz, nerelere satabileceğimizi hesaplayabiliyoruz, ne fiyat koyacağımızı, maliyetini tasarlayabiliyoruz. Örneğe karar verebiliyoruz.
İşimizle ilgili araştırmalar yapabiliyoruz, planlama yapabiliyoruz, çeşitli uygulamaları deniyoruz. O zaman en azından kendi ürünümüzle ilgili pazarı, piyasayı bilmeye başlıyoruz. Olanları merakla izliyor, gelişmelerden heyecan duyuyor, insanlarla paylaşıyor, etkinleşiyoruz. Bize bir şeyler oluyor, değişiyoruz, güçleniyoruz. O zaman kaynana da koca da komşu da yaptıklarımızı ciddiye almaya başlıyor.
İkincisi, biz bu işlerle koştururken, aynı kaygılarla koşturan diğer kadın arkadaşlara rastlıyoruz. Dayanışma içinde olursak daha büyük düşünebileceğimizi daha büyük işlere girişebileceğimizi görebiliyoruz. Aracılardan kurtulabileceğimizi görüyoruz. Bir güç olabileceğimizi görüyoruz. Ve birbirimizi anlayabileceğimizi, sadece iş için değil çocuklarımızın bakımında, hastalıkta, düğünde, bayramda, cenazede yardımlaşabileceğimizi ve işimizi de sürdürebileceğimizi görüyoruz. Kadınlar olarak haklarımız konusunda duyarlılaşıyoruz, bilgileniyor ve gelişiyoruz. Öğrendiklerimizi başka kadın arkadaşlarımızla da paylaşıyoruz.
Üçüncüsü; Mahallemizdeki muhtardan başlayarak, belediye başkanı, kaymakam, vali gibi makamlardan; SADECE BİZİM İÇİN DEĞİL AMA, TÜM KADINLAR için, üretenlerin de ürünlerini daha iyi koşullarda daha nitelikli, daha iyi tasarlanmış şekilde üretebilmeleri ve pazara ulaştırmaları için olanaklar talep etmek. Bu talepler girişimcilik, pazarlama, satış gibi konularda eğitim de olabilir, el emeği pazar yerleri de, satış ve sergi salonu gibi mekanlar da olabilir.
Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ile meslek odaları da kadınlarla ilgili destek verebilecek kuruluşlardır.
Ayrıca bazı firma ve kişiler de marka oluşturmak, marka yaratmak, tasarım, pazarlama gibi konularda destek ve eğitim de vermektedirler.
Bugün birer kadın olarak sosyal medyada yer almak için ilköğretimdeki çocuklarımızdan yardım alabiliyorsak yarın da mahallenin haytalarından, üniversiteye giden yeğenlerden ürünlerin internette yer almasını ve satışını, duyurulmasını, tanınmayı sağlayabiliriz.
Yani gerek kamu ile gerek diğer sivil toplum kurumları, bireyler, kadınlar, temel malzemelerimizi aldığımız tedarikçi esnaf ya da toptancı ile bir yardımlaşma, dayanışma sağlayarak gelişebiliriz.
Ancak tüm kamu desteği, sivil dayanışma gibi organizasyonlarda bile unutulmaması gereken en önemli ilke, kadın örgütünün bağımsızlığıdır. Ve bu kadın örgütündeki, örgüt içi eşitlik, adalet, hakkaniyettir önemli olan. Belki de kadınların birlikte üretip birlikte ürünleri pazarlamasındaki en önemli örgütsel meseledir.
Yeri gelmişken diğer ilkeleri de söyleyelim; kadınlar; insana ve doğaya zararı olduğu bilinen malzeme ve yöntemle iş yapmamalı. Aksine doğaya ve insana dost malzeme ve yöntemle iş yaptığı ile tanınmalı, bilinmeli. Bu ilke ticarette kısa vadede zarar gibi görünse de markalaşma sürecinde, “güven” duygusunun, tanınırlık ve uzun erimli olmanın yanında, ilk üç unsurdan biri olduğu söylenebilir.
Ve son olarak kadınlar; başkasının emeği ve hakkını gasp etmeden ticaret yapmalı. Aksine emeğe ve hakka saygı ile bilinmeli ve tanınmalı.
Nasıl Yapmalı;
Pazarlamaya da ürün kadar hatta belki daha çok önem vermeli. Bu konuda okumalı, bilenlerin deneyiminden yararlanmalı. Bu tür ürünler konusunda satış deneyimi olan insanların bilgisinden yararlanmalı.
Piyasada bizim ürettiğimiz üründen kaç çeşit var? Nerelerde satılıyor? Fiyatı ne kadar? Biz kaça mal ediyoruz? Nerelere, ne kadar fiyattan satabiliriz? Kim satabilir? Bu konuda acaba tüketici ne istiyor? Onun talebini karşılayacak ürün nedir? Bu soruları sürekli kendimize sormalı.
Ürettiğimiz klasik ürünleri korumanın yanı sıra yeni ürün kategorisinde farklı ve yeni ne yapabiliriz sorusunu sürekli sormalı ve o doğrultuda üretim yapma gayreti göstermeli ( Ürün tanıtımında bile “Yeni ve değişik bir ürün var” dendiğinde, o ürünü görme konusunda verilen olumlu yanıt diğerlerine oranla bir hayli yüksek olmaktadır)
Pazarlama ve satışta ürünün sunumu, ürünün kendisi kadar hatta bazı durumlarda ondan da önemli bir hâl almaktadır. Bu nedenle ürünleri güzel mekânlar, güzel kutular, güzel keseler, çantalar ve bohçalar içinde tanıtmalı ve pazara sunmalı.
Pazarlama görüşmelerinde randevulu gitmenin yararı bulunmaktadır. Özellikle yüz yüze iletişimde dış görünüm, giysi, saç, takı, konuşma, oturuş, tokalaşma, ilk beş tümcenin seçilmiş olması, ses tonu, beden dili, görüşme zamanı gibi konulara dikkat etmeli.
Ürün bilgisi çok önemli. Pazarlanacak ürünlerin dokuma ise; ipliğinin hangi bölge pamuğundan üretildiği, hangi teknikle boyandığı, motiflerin anlamı, kaç ilmek dokunduğu gibi birçok bilgi ile yola çıkmalı.
E-pazarlama artık gerek üretici gerek tüketici olarak hepimiz için, ciddiye alınacak kadar önemli bir hale geldi. Perakende sektörünün tespitlerine göre son dönem facebook’un, statik bir web sayfasından çok daha etkin olduğu belirlendi. Tüketiciye birçok kanaldan kendini duyuran, yeniliklerden anında haberdar eden, yorumlara yayımlayan bir kanal olarak sosyal medya pazarlamada giderek etkinleşiyor ve tercih ediliyor.
Pazarlama ve satışta geniş düşünmekte yarar var. Semt pazarları da bir kanal, ilgili mağazalara toptan ürün satışı da bir kanal, butik mağaza da bir kanal, belediyelerin satış yerlerinde bir tezgâh almak da kanal, üniversiteli çocuklarla işbirliği yapıp öğrencilerin gereksinmeleri doğrultusunda çalışmak da, mahalle esnafının dükkanlarına birer örnek koymak da beş yıldızlı otellere birer örnek koymak da bir kanal. Niş pazarlama da bir kanal. Katalog üzerinden satış yapmak da bir kanal. Turistik mekânlara da ürün konulabilir, bir pazarlamacı ile anlaşılarak da ürün büyük kentlerin büyük mağazalarına ulaşılabilir. Hatta yurt dışı akrabalar yoluyla satış yakalayan arkadaşlarımız bile var. Kanalları ister tek tek ister bir çoğu bir arada kullanabilir. Önemli olan ulaşılabilir, kullanışlı, iş görür yöntemlerle pazarlamayı gerçekleştirmektir.
Güven Tunç
bu işlerden elde ettikleri gelirden vergi ödemeyecekler.
Bu ürünlerin pazarlar ile düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel olmuyor.
Resmi açıklamayı da buraya aldım.
Başka yasal düzenlemeleri de buldukça siteye ekleyeceğim.
01 Mayıs 2007 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 26509
Maliye Bakanlığından:
GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 264)
4/4/2007 gün ve 26483 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5615 sayılı Kanunla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu ve Değer Artışı Kazançları başlıklı mükerrer 80 inci maddelerinde yapılan değişikliklerle, yürürlükten kaldırılmış bulunan Ücretlilerde Vergi İndirimi başlıklı mükerrer 121 inci maddesine ilişkin olarak aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.
1. Yasal Düzenleme
5615 sayılı Kanunla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
- 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi, “6. Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamûlleri, kırpıntı deriden üretilen mamûller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar. Bu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel değildir.” şeklinde,
- Anılan maddenin mülga ikinci fıkrasından sonra gelen üçüncü fıkrası, “Ticarî, ziraî veya meslekî kazancı dolayısı ile gerçek usûlde Gelir Vergisine tâbi olanlar ile yukarıda sayılan işleri Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanlar esnaf muaflığından faydalanamazlar.” şeklinde,
- Mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan “dört yıl içinde” ibaresi “beş yıl içinde” olarak,
Değiştirilmiş ve ücretlilerde vergi indirimi başlıklı mükerrer 121 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
2. Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu Maddesiyle İlgili Düzenlemeler
2.1. Evlerde Kullanılması Esnaf Muaflığının Kaybedilmesine Engel Olmayacak Makine Ve Aletler
Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler, muharrik kuvvet kapsamından çıkartılmış ve böylece söz konusu makine ve aletlerin kullanılmasının muafiyetten yararlanmaya engel olmaması sağlanmıştır.
Örneğin Bayan (A)’nın, evinde dikiş ve nakış makinesini kullanmak suretiyle imal ettiği örgü ve nakış işlerini satması faaliyeti, esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir.
Ancak, evlerde sanayi tipi veya seri üretim yapabilen makine ve aletleri kullanmak suretiyle kazanç elde edenler esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilmeyecektir.
2.2. Esnaf Muaflığı Kapsamında Evlerde Üretilebilecek Ürünler
Gelir Vergisi Kanununun Esnaf Muaflığı başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yapılan diğer bir düzenlemeyle, esnaf muaflığı kapsamında evlerde üretilebilecek malların sayısı artırılmış bulunmaktadır.
Mevcut bentte yer alan ürün çeşitlerine ilave olarak, kırpıntı deriden üretilen mamuller, tarhana, erişte, mantı, her nevi pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri gibi ürün ve mamullerin üretim ve satışıyla iştigal edenler de esnaf muaflığı kapsamına alınmıştır.
Muafiyet kapsamındaki ürünler, bentte yer alan ürünlerle sınırlı olmayıp bu ürünlere benzerlik gösteren diğer ürünleri aynı şartlarla üretip satanlar da esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir.
Örneğin Bayan (B) nin, evinde ürettiği tarhanayı, kurumlar vergisi mükellefi (Z) A.Ş.’ne satması halinde Bayan (B), elde ettiği bu gelir dolayısıyla esnaf muaflığı kapsamında değerlendirilecektir. Ancak (Z) A.Ş., Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan vergi tevkifatı yapacaklar arasında sayılmış olduğundan, Bayan (B)’ye yaptığı ödeme nedeniyle gider pusulası düzenlemek ve anılan maddenin (13) numaralı bendinin (a) alt bendi uyarınca da gelir vergisi tevkifatı yapmak zorundadır.
Diğer taraftan, anılan bentte sayılan emtianın imali için ödenen hizmet bedelleri de (ücrete ilişkin unsurları taşımamak kaydıyla) bu bent kapsamında değerlendirilecektir.
2.3. Evlerde Üretilen Ürünlerin Satışının Yapılacağı Yerler
Söz konusu bentte yapılan başka bir düzenlemeyle de emeğe dayalı ürünlerin esnaf muaflığından yararlananlarca pazarlanmasında kolaylık sağlanmıştır. Muafiyet kapsamında bulunanlar, evlerde Kanunun öngördüğü makine ve aletler dışında başka makine ve alet kullanmadan kendi el emekleriyle imal ettikleri ürünleri;
- Bir işyeri açmaksızın,
- Dernekler, vakıflar, sendikalar ve meslek odalarınca düzenlenenler dahil olmak üzere düzenlenen kermes, festival ve panayırlarda (Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince düzenlenenler hariç),
-Kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde
satabilecekler ve esnaf muaflığından yararlanmaya devam edebileceklerdir.
Öte yandan evlerde üretilen ürünlerin; pazar takibi suretiyle satışını yapanlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince düzenlenen kermes, festival ve panayırlarda satışını yapanlar ile Kamu kurum ve kuruluşlarınca devamlılık arz edecek şekilde belirlenen yerlerde satışını yapanlar, esnaf muaflığından faydalanamayacaktır.
ÖNERDİĞİMİZ YAZILAR
VERGİ MUAFİYETİ ile ilgili önerdiğim ciddi ve saygıdeğer bir yazar
ben bir çok konuda kendisini izler yazılarından yararlanırım
http://www.milliyet.com.tr/2007/03/13/yazar/uras.html
ÖNERDİĞİMİZ KİTAPLAR
KURTLARLA KOŞAN KADINLAR
Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler
Yazarı ; Clarissa P. Estes
Yayınevi; Ayrıntı
ÖNERMEDİĞİMİZ PROGRAMLAR
Özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddetin bir istismar aracı olarak kullanıldığı sabahları olan bazı kadın programları. LÜTFEN ÇOCUKLARA İZLETMEYİNİZ.
İZLEMENİZİ ÖNERDİĞİMİZ PROGRAMLAR
TRT'de saati belli olmayıp arada bir gösterilen ELYAPIMI adlı bir program var. Çeşitli kentlerde geleneksel olarak yapılmakta olan el sanatları örneklerini anlatıyor.
GEZELİMGÖRELİM adlı programı ise anlatmaya gerek yok. Bir klasik oldu artık.
AYŞENİNPATİKLERİ'NE VE DİĞER KIZ KARDEŞLERE ÖNERİLER
İş dünyası, ki hele şu günlerde, kadınları içine çok çabuk almıyor. Bizlerin erkeklerden daha sabırlı daha azimli olmamız gerekiyor. Bunlar sizi korkutmasın aksine mücadele gücünüzü artırsın. Hırslandırsın. Güçlendirsin. İş dünyasına kırılgan bir halde girmemek lazım. Yoksa çok çabuk kırar ve atar.
Size şimdilik Sıhhiye Pazarını önerebilirim. Özellikle Cuma günleri kadın ağırlıklı oluyor. Önce gidip bir kaç kez gezin, satış yapan kadınlarla konuşun. memnun olup olmadıklarını öğrenin. Çankaya Belediyesinin oradaki görevlileri ile konuşun. Sonra kararınızı verirsiniz?
Patiklere gelince. Bence çok güzeller. Ama anneler onlardan haberdar değil.
Buna kafanızı yorun. Anneler, hamile kadınlar bu patiklerden nasıl haberdar olabilirler.
Aceleniz olmasa bekleyin, sabredin diyeceğim. İki çocuk var diyorsunuz.
Bu örnekleri bebe mağazalarına gösterin.
Ama işi geliştirmek istiyorsanız,
Siz bir tüketici olsanız bu patiği neden alırdınız diye bir düşünün?
Yünü çocuklarda allerji yapmayan bir maddeden mi?
Örgüsü mü özel?
Diğerlerinden farkı, daha doğrusu üstünlüğü ne?
En sevdiğin sanatçı sizin komşunuz olsa ve bir bebeği olsa ona gururla götüreceğiniz tek hediye bu patik olur muydu?
Bu patiği nasıl bir özel ambalajla sunuyorsunuz?
Burada kullandığınız örgü tekniğini ülkemizde kaç kadın biliyor?
Sorularımdan sakın alınmayın. Ne üretirsem ben de kendime aynı soruları soruyorum.
Bunlara çok iyi yanıtlar vermelisiniz?
Blogunuza, bebekler için; doğal, yumuşak kumaştan bir kaç bandana örneği koyar mısınız?
Bandana daha çok ilgi çekebilir.
Blogunuza fiyat ve nasıl satın alınabileceği bilgilerini ekleyin.
Diğer blogcularla, blog adresi alış verişinde bulunun. Birbirinizle rekabete düşmeden, örneğin, hamile giysileri üreten bir blog sahibiyle, oyuncak yapan bir blog sahibiyle, beşik yapan bir blog sahibiyle, ilginç ambalaj yapan bir blog sahibiyle adreslerinizi link vererek dayanışma sağlayın.
şimdilik bu kadar
örgü
tekstil
takı
dantel
el işi oyuncak
örme sepet
kostüm
terlik
ayakkabı
dantel gelinlik
ya da iğne oyası duvak
el dokuma ipek ile elde dikilmiş çamaşır
keçe
taş baskı
kumaş dokuma,
kilim dokuma,
ve daha bir dolu şey
Burası lif ve patik örgüye de açık, ipek üzerine sim işlemeye de resime de. Yeter ki bir kadının işine yarasın, kaliteli olsun, estetik bir değer taşısın.
NERELERDEN ESİNLENİP YENİ TASARIMLAR YAPABİLİRİZ
öncelikle annelerimizin ve ninelerimizin çeyiz sandıklarına
eski halı ve kilimlerimizin desenlerine
eski kumaşların desenlerine
eski kitap ve dergilere
eski dantel oya ve işlemelere
ninelerimizin dedelerimizin eski fotoğraflarına
camilerimize, kiliselerimize, cem evlerimize, havralarımıza mevlevihanelerimize
müzelerimize
kadim kentlerimize Mardin'e Antakya'ya Kapadokya'ya
şehirlerimizin eski mahallelerine
eski eserlere
antikacılara
dösime
TRT deki el emeği programına
ve tabii ki doğaya
ama en çok ruhumuza
bakacağız bakacağız bakacağız
Her kentte, her ilçede kadınların ürünlerini satabilecekleri, özel olarak tahsis edilmiş alanlarda "EL EMEĞİ PAZARI" istiyoruz.
Bu pazarların kentin işlek caddelerine yakın, alış veriş hareketliliğinin yüksek olduğu yerlerde açılmasını istiyoruz.
Buralarda sadece el emeği olan , doğaya ve insana zarar vermeyen maddelerden üretilmiş ürünlerin satılmasını ve tüm satıcılarının kadın olmasını istiyoruz.
Pazara kabul edilen kadınlar arasında ayrımcılık yapılmasın yandaş, partidaş, akraba gibi ayırımlarla kadınların bölünmemesini istiyoruz.
kadınlar burada, önce bireysel başlayıp daha sonra dayanışarak, ortaklaşarak, güç birliği yaparak işletmeler açmak için bir araya gelebilsin istiyoruz.
Bu pazarların önce haftada bir açılmasını istiyoruz. Sonra haftada bir kaç güne çıkabilsin istiyoruz.
Pazara katılan hiç bir kadından, her ne ad altında olursa olsun hiç bir ücret istenmesin hiç bir hediye veya ikram kabul edilmesin istiyoruz.
Katılımcıların iş kadınları olarak kabul edilmesini ve saygı gösterilmesini istiyoruz.
Bu pazarlar aynı zamanda küçük küçük de olsa sosyal kalkınma birimleridir. Toplumsal kalkınmadan; sosyal hizmet uzmanları, halk eğitimciler, kooperatifçiler iyi anlarlar. Bu meslek grupları ile iletişim kurulsun istiyoruz.
İlin ileri gelenlerinin arada bir el emeği pazarına gelerek ve sadece evlerinin ihtiyacı olan bazı küçük şeyleri eğer beğenirlerse bu pazardan alsın istiyoruz.
Yerel gazete ve il ve ilçe ile ilgili internet sitelerinin bu pazarları haber yapmasını, tanıtmasını istiyoruz.
El emeği pazarları katılımcıları; bu tür projelerde;
a- para kazandıklarını
b- sosyal cesaretlerinin arttığını
c- psikolojik olarak kendilerini iyi hissettiklerini
belirtirler.
Bir kadın elde ettiği gelirin yüzde doksandan fazlasını aile refahına harcamaktadır. Çocukların okuluna, eğitimine, ailenin sağlığına, beslenmesine. kadın, elde ettiği geliri, kameralı cep telefonundan, altın bileklikten, yabancı sigaradan, marka saat ve gömlekten önce aileye ailede varsa çocuğa, yaşlıya, engelliye harcamaktadır.
Katılımcılara, maliyet, kar-zarar hesabı, muhasebe, tasarım, pazarlama, satış teknikleri dışında "Kadının İnsan Hakları" nın da anlatılmasını istiyoruz.
El emeği pazarlarını; aralarından her altı ayda bir seçecekleri temsilciler yoluyla katılımcılar yönetsin istiyoruz.
Patikve lif yapıp satan da, resim ve heykel yapıp satan da bu pazarda eşitçe yer bulsun istiyoruz.
Gerisini onlara bırakıp gerçekleştirebildikleri mucizeleri görmek istiyoruz.
Krizden kurtulmanın; kömür dağıtmakla, top, balon atarak çocukları birbirine ezdirmekle değil buralardan olacağını söylüyoruz.
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİ FESTİVALİ İSTİYORUZ
KÜLTÜR BAKANLIĞIMIZDAN;
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİ VE EL SANATLARI FESTİVALİ İSTİYORUZ.
2009 YILI TEMMUZ YA DA AĞUSTOS AYLARI İÇİNDE,
TÜM ŞEHİRLERDE,
HER KADININ EL EMEĞİ İLE KATILABİLECEĞİ,
RENKLİ,
NEŞELİ,
BEREKETLİ BİR FESTİVAL ORGANİZASYONU İÇİN DESTEKLERİNİ BEKLİYORUZ.
BİZLER; EMEĞİMİZİN PAHALI DEĞİL, UCUZA SATIN ALINDIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ
BİZLER; EMEĞİMİZİN NİTELİKSİZ DEĞİL, ÇOK NİTELİKLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ
EL EMEĞİ ÜRÜNLERİMİZİN KALİTESİNİN ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNU BİLİYORUZ.
BU NEDENLE;
İNANÇLA, SABIRLA, AZİMLE VE İNATLA,
ÜÇ KURUŞA DUY MONTAJI, BEŞ KURUŞA CD KAPAĞI YAPIŞTIRMAYI REDDEDİYORUZ.
BİZLER;
KİLİM DOKUMAYI KUMAŞ DOKUMAYI, ÜZÜMDEN ŞARAP YAPMAYI, ACI PATLICANDAN TATLI REÇEL YAPMAYI BİLEN KADINLARIZ.
BİR BULGURDAN YETMİŞİKİ ÇEŞİT KÖFTE YARATIP BUNU İŞTAHLA YEDİRMESİNİ, BUNUNLA YETMİŞ İKİ MİLLETİ DOYURMASINI BİLEN KADINLARIZ.
TÜM İYİLİĞİMİZLE VE DOĞA İLE OLAN DOSTLUĞUMUZLA
EKONOMİK YAŞAMDA Bİ,Z DE VARIZ DİYORUZ.
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA İÇİN
BİZ VARIZ DİYORUZ.
Bu yazıda, ev eksenli ve kendi hesabına çalışan bir arkadaşımdan hareket ederek, ürünlerin pazarlanması için bir strateji oluşturma sürecine katkı vermeye çalışacağım.
Pazarlama; kişilerin ve örgütlerin amaçlarına uygun şekilde ürettikleri mal ve hizmetleri; fiyatlandırma, dağıtım, satış çabaları ile araştırma, planlama ve uygulamaya süreçlerinin toplamıdır.
Pazarlamanın; satış öncesi, satış sırası ve satış sonrası gibi aşamaları vardır.
Üretimden fiyatlandırmaya, araştırmadan satış sonrası hizmetlere her süreç pazarlama faaliyetinin içindedir.
Son zamanlarda; Müşteri Odaklı Pazarlama Stratejileri daha yaygın uygulanmaktadır.
Bu strateji; müşterinin neye ihtiyacı olduğunu, ne istediğini anlamak ve ona uygun üretim yapmak ve satışı organize etmek olarak ifade edilmektedir.
Bu genel tanımlar ışığında ev eksenli çalışan kadının üretim kalitesinin bir hayli yüksek olmasına karşılık pazarda yer bulamamasının nedenlerine bir bakalım;
En önemli neden; ister kendi hesabına çalışsın ister bir dernek, kooperatif çatısı altında çalışsın, arkadaşımızın kendini çalışan bir kadın olarak görmemesi. Kendini bir ev kadını olarak algılaması. Hatta bunda direnmesi. Geleneksel aile baskısı yanında, bir de kendisinin ev kadını kimliğine kalmaya direnmesi…
Bir kadının marifetli olması güzel bir şey, o marifeti konu komşuya sergilemesi de öyle. Ama bu alanda para etmiyor bu. Bize bir yararı yok.
Biz istiyoruz ki üretelim ama gerisine karışmayalım, kafamızı yormayalım, evimizden, mahallemizden çıkmayalım, bilmediğimiz mecralara girmeyelim, tanımadığımız insanlarla muhatap olmayalım, değişmeyelim. Başkaları yapsın bizim adımıza. Biz ne anlarız pazardan, piyasadan, pazarlamadan.
Başkalarının bizim adımıza bu işleri yaptığı da oluyor. Bu yöntem iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisinde kadınlarla ilgili bir sivil toplum örgütü dayanışma adına bir mağaza açıyor ve ulaşabildiği, kaliteyi tutturabildiği kadar kadın ve ürünüyle çalışabiliyor. Bu bir yöntem. Keşke genç ve iktisat, işletme okumuş kadınlardan oluşan bir grup kadın sadece bu işi yapsa gönüllü olarak. Bazı küçük sakıncalarına - kadınlar arası sınıflaşmaya gitmek gibi – sakıncaları olsa da müthiş bir gelişim sağlayabilir. Ama yok ve var olanların da pazardaki yeri yüzde bir gibi. Çok da emin konuşmayalım. Çünkü bilmiyoruz bu konuda bir araştırma en azından benim elimde yok.
İkinci yöntem ise, aracıların ürünleri üç otuz kuruşa elimizden kapması ve tüccara ulaştırması. Kadın arkadaşımızın hak ettiği parayı hiçbir zaman kazanamaması. Kazandığımızın bir yaraya merhem olamaması. Tek başına pazarlık gücü bulunamaması. Bir çıkmaz döngüde dönenip durulması.
Ne Yapmalı;
İlki, kimseye bağıra çağıra söylemeye gerek yok ama öncelikle çalışan kadın olduğumuzu kendimiz kabul etmeliyiz. Çünkü bizim bir işimiz var ve işimize kafa yormaya ihtiyacımız var. Biz üretim yapıyoruz.
Eğer bir işimiz olduğunu kabul edersek ancak o zaman pazarlama işini de düşünebiliyoruz. O zaman ne üretiyorsak, üretmeden önce planını yapabiliyoruz, nerelere satabileceğimizi hesaplayabiliyoruz, ne fiyat koyacağımızı, maliyetini tasarlayabiliyoruz. Örneğe karar verebiliyoruz.
İşimizle ilgili araştırmalar yapabiliyoruz, planlama yapabiliyoruz, çeşitli uygulamaları deniyoruz. O zaman en azından kendi ürünümüzle ilgili pazarı, piyasayı bilmeye başlıyoruz. Olanları merakla izliyor, gelişmelerden heyecan duyuyor, insanlarla paylaşıyor, etkinleşiyoruz. Bize bir şeyler oluyor, değişiyoruz, güçleniyoruz. O zaman kaynana da koca da komşu da yaptıklarımızı ciddiye almaya başlıyor.
İkincisi, biz bu işlerle koştururken, aynı kaygılarla koşturan diğer kadın arkadaşlara rastlıyoruz. Dayanışma içinde olursak daha büyük düşünebileceğimizi daha büyük işlere girişebileceğimizi görebiliyoruz. Aracılardan kurtulabileceğimizi görüyoruz. Bir güç olabileceğimizi görüyoruz. Ve birbirimizi anlayabileceğimizi, sadece iş için değil çocuklarımızın bakımında, hastalıkta, düğünde, bayramda, cenazede yardımlaşabileceğimizi ve işimizi de sürdürebileceğimizi görüyoruz. Kadınlar olarak haklarımız konusunda duyarlılaşıyoruz, bilgileniyor ve gelişiyoruz. Öğrendiklerimizi başka kadın arkadaşlarımızla da paylaşıyoruz.
Üçüncüsü; Mahallemizdeki muhtardan başlayarak, belediye başkanı, kaymakam, vali gibi makamlardan; SADECE BİZİM İÇİN DEĞİL AMA, TÜM KADINLAR için, üretenlerin de ürünlerini daha iyi koşullarda daha nitelikli, daha iyi tasarlanmış şekilde üretebilmeleri ve pazara ulaştırmaları için olanaklar talep etmek. Bu talepler girişimcilik, pazarlama, satış gibi konularda eğitim de olabilir, el emeği pazar yerleri de, satış ve sergi salonu gibi mekanlar da olabilir.
Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ile meslek odaları da kadınlarla ilgili destek verebilecek kuruluşlardır.
Ayrıca bazı firma ve kişiler de marka oluşturmak, marka yaratmak, tasarım, pazarlama gibi konularda destek ve eğitim de vermektedirler.
Bugün birer kadın olarak sosyal medyada yer almak için ilköğretimdeki çocuklarımızdan yardım alabiliyorsak yarın da mahallenin haytalarından, üniversiteye giden yeğenlerden ürünlerin internette yer almasını ve satışını, duyurulmasını, tanınmayı sağlayabiliriz.
Yani gerek kamu ile gerek diğer sivil toplum kurumları, bireyler, kadınlar, temel malzemelerimizi aldığımız tedarikçi esnaf ya da toptancı ile bir yardımlaşma, dayanışma sağlayarak gelişebiliriz.
Ancak tüm kamu desteği, sivil dayanışma gibi organizasyonlarda bile unutulmaması gereken en önemli ilke, kadın örgütünün bağımsızlığıdır. Ve bu kadın örgütündeki, örgüt içi eşitlik, adalet, hakkaniyettir önemli olan. Belki de kadınların birlikte üretip birlikte ürünleri pazarlamasındaki en önemli örgütsel meseledir.
Yeri gelmişken diğer ilkeleri de söyleyelim; kadınlar; insana ve doğaya zararı olduğu bilinen malzeme ve yöntemle iş yapmamalı. Aksine doğaya ve insana dost malzeme ve yöntemle iş yaptığı ile tanınmalı, bilinmeli. Bu ilke ticarette kısa vadede zarar gibi görünse de markalaşma sürecinde, “güven” duygusunun, tanınırlık ve uzun erimli olmanın yanında, ilk üç unsurdan biri olduğu söylenebilir.
Ve son olarak kadınlar; başkasının emeği ve hakkını gasp etmeden ticaret yapmalı. Aksine emeğe ve hakka saygı ile bilinmeli ve tanınmalı.
Nasıl Yapmalı;
Pazarlamaya da ürün kadar hatta belki daha çok önem vermeli. Bu konuda okumalı, bilenlerin deneyiminden yararlanmalı. Bu tür ürünler konusunda satış deneyimi olan insanların bilgisinden yararlanmalı.
Piyasada bizim ürettiğimiz üründen kaç çeşit var? Nerelerde satılıyor? Fiyatı ne kadar? Biz kaça mal ediyoruz? Nerelere, ne kadar fiyattan satabiliriz? Kim satabilir? Bu konuda acaba tüketici ne istiyor? Onun talebini karşılayacak ürün nedir? Bu soruları sürekli kendimize sormalı.
Ürettiğimiz klasik ürünleri korumanın yanı sıra yeni ürün kategorisinde farklı ve yeni ne yapabiliriz sorusunu sürekli sormalı ve o doğrultuda üretim yapma gayreti göstermeli ( Ürün tanıtımında bile “Yeni ve değişik bir ürün var” dendiğinde, o ürünü görme konusunda verilen olumlu yanıt diğerlerine oranla bir hayli yüksek olmaktadır)
Pazarlama ve satışta ürünün sunumu, ürünün kendisi kadar hatta bazı durumlarda ondan da önemli bir hâl almaktadır. Bu nedenle ürünleri güzel mekânlar, güzel kutular, güzel keseler, çantalar ve bohçalar içinde tanıtmalı ve pazara sunmalı.
Pazarlama görüşmelerinde randevulu gitmenin yararı bulunmaktadır. Özellikle yüz yüze iletişimde dış görünüm, giysi, saç, takı, konuşma, oturuş, tokalaşma, ilk beş tümcenin seçilmiş olması, ses tonu, beden dili, görüşme zamanı gibi konulara dikkat etmeli.
Ürün bilgisi çok önemli. Pazarlanacak ürünlerin dokuma ise; ipliğinin hangi bölge pamuğundan üretildiği, hangi teknikle boyandığı, motiflerin anlamı, kaç ilmek dokunduğu gibi birçok bilgi ile yola çıkmalı.
E-pazarlama artık gerek üretici gerek tüketici olarak hepimiz için, ciddiye alınacak kadar önemli bir hale geldi. Perakende sektörünün tespitlerine göre son dönem facebook’un, statik bir web sayfasından çok daha etkin olduğu belirlendi. Tüketiciye birçok kanaldan kendini duyuran, yeniliklerden anında haberdar eden, yorumlara yayımlayan bir kanal olarak sosyal medya pazarlamada giderek etkinleşiyor ve tercih ediliyor.
Pazarlama ve satışta geniş düşünmekte yarar var. Semt pazarları da bir kanal, ilgili mağazalara toptan ürün satışı da bir kanal, butik mağaza da bir kanal, belediyelerin satış yerlerinde bir tezgâh almak da kanal, üniversiteli çocuklarla işbirliği yapıp öğrencilerin gereksinmeleri doğrultusunda çalışmak da, mahalle esnafının dükkanlarına birer örnek koymak da beş yıldızlı otellere birer örnek koymak da bir kanal. Niş pazarlama da bir kanal. Katalog üzerinden satış yapmak da bir kanal. Turistik mekânlara da ürün konulabilir, bir pazarlamacı ile anlaşılarak da ürün büyük kentlerin büyük mağazalarına ulaşılabilir. Hatta yurt dışı akrabalar yoluyla satış yakalayan arkadaşlarımız bile var. Kanalları ister tek tek ister bir çoğu bir arada kullanabilir. Önemli olan ulaşılabilir, kullanışlı, iş görür yöntemlerle pazarlamayı gerçekleştirmektir.
Güven Tunç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)