sadaka taşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sadaka taşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2011 Pazartesi

BELDE BELEDİYELERİ İÇİN NAÇİZANE ÖNERİLER

Alanya'ya, Antalya'ya Mersin'e gidenler görmüştür, oralarda kaldırımlarda hep portakal ve limon ağaçları vardır. Ne dalı kırılmıştır ne meyveleri yağma edilmiştir. Hatta çoğunun üzerinde meyvesi aylarca kalır. Oysa bir ara Antalya'da sokak çocukları hayli vardı. Çocuklar bile o küçük yaşlarında, aç kaldıklarında ağaçlara zarar vermeden yediler demek ki. Hoş, oralarda çok aç kalan olmuyor. Ve kentteki meyve ağaçları da hayli çok. Neredeyse adım başı.

Bütün belde belediyeleri beldelerinde ne yetişiyorsa o meyveler ağırlıklı olmak koşuluyla beldelerini donatabilirler. Bu belde için; hem bolluk bereket simgesi hem turistler için bedava ikram ve tanıtım hem de canı isteyip de alamayanlar için meşru bir ulaşılabilirlik sağlar. Kimse korkmasın, eğer yeterli sayıda olur ise ağaçlar zarar görmez.
Eskiden "sadaka taşı" diye bir uygulama varmış mahallelerde. Gece oraya para konur, ihtiyacı olan da, yine gece vakti ihtiyacı olduğu kadarını ordan alırmış. Parayı taşa koyanı da parayı alanı da kimse görmezmiş. Yani bugünkü çadırlar gibi yararından çok reklamı yapılmazmış. Reklamdan gösterişten utanırmış insanlar. Meyve ağaçlarından oluşan bahçeler, parklar, ormanlıklar, bu ahlaktan gelenlerin uygulayacağı bir şey. Kimse kimseyi görmüyor. Kimsenin gururu incinmiyor kimse üç kuruşluk hayır için kurum kurum kurulmuyor. Turisti de dahil herkes için bir belediye hizmeti.
Beldeler insanların birbirini tanıdığı yerler. Çabuk organize olunabiliyor. Çabuk sonuç alınabiliyor. Sonuçları net izlenebiliyor.
Çocukları, kadınları, aileleri işin içine katmak lazım. Eğer yapılan, içten ve doğru bir iş ise, zaten katılıyorlar. Çocuklar ve anneler, eve yenmesi için alınan meyvelerin çekirdeklerini biriktirseler. Bir de bunları bir saksıya ekip fide haline getirseler. Şeftali, kayısı, kiraz, vişne, hatta nar, sonra kabuğuyla ceviz, badem, fındık. Bütün bu süreçleri çocuk görse katılsa. Belediye yeşillendirme çalışması yapacağı arazileri sadece çam ağacı ile donatmasa. Meşenin, çamın, kestanenin, kavağın yanına bu fideler de bir şenlikle, mevsiminde ekilse. Belediyeciler de; elma, armut, ayva, portakal ve yerel fideleriyle katılsalar şenliğe. bazı fidelerin meyve vermesi üç yıl bile sürmüyor.
Böyle bir beldede büyüyen hangi çocuk, bu beldeyi bu bolluğu ve bereketi bu hizmeti unutur?
Bütün çocuklara açık bir "meyve ormanı", böyle bir uygulamada hangi çocuk kendini masal kahramanı olarak görmez? Kim kendini cennette zannetmez?
Herşeyden önce çocukları doyurmak lazım.
Ve bunu yaparken annesini, babasını ve çocuğu incitmemek lazım.
Bugünki gibi; üç kilo pirinç, bir paket makarna, bir paket margarin, beş paket tarihi geçmiş hazır çorba, biraz kömürle insanları aşağılamamak lazım.
Acil durumlarda ne olursa vermek lazım. Ama diğer durumlarda biraz bakmak lazım.
Bölgede özelleştirme varsa taraf olmak lazım. Özelleştirme kamu malının özelleştirilmesi insanların işsiz bırakılmasıdır. Çocukların anne veya babasının işsiz ve muhtaç bırakılmasına rıza göstermemek lazım.
Eşi olmayan aile reisi kadınları sosyal yardımla kandırıp eve hapsetmemek lazım. Azim gösteren, çalışan, direnen bu kadınlarımızı desteklemek lazım.
Küçük yerlerin uzun vadeli tanıtımında - yöresel yemeklerde, kumaş, halı, kilim dokumada- hep kadınlarımızın el emeği etkindir. Bunu unutmamak lazım.
Küçüğüyle büyüğüyle istihdam yaratmanın çok maliyetli olduğu inancıyla iş alanı yaratmaktan korkan yönetici kervanına katılmamak lazım.
İş geliştirmek isteyen insanlara, menfaat ilişkisine bulaşmadan ortam ve olanak sağlamak lazım. İş yapmak isteyen kadını ve erkeği dinlemek lazım. Onlara ortam ve olanak sağlamak lazım. Ve bunu düzenli olarak yapmak lazım. Sonuçları izlemek, denetlemek lazım.
Yaşlıları unutmamak lazım. Onları bakıma muhtaç zavallılar olarak görmek yerine ihtiyaçlarını karşılamada bağımsızlaşmaları ve bilgeliklerini kamu hizmetine sunma olanağı tanımak lazım. hemen huzurevi açmamak lazım. Hele bin kişilik kapasitelerden kaçınmak lazım.
Engellilerin, onurlarıyla ve bağımlı olmadan kamusal yaşama katılmaları için sokakta, caddede, trafik lambalarında, parklarda, otobüslerde değişiklik yapmak lazım.

Şimdilik bu kadar lazım.
Sonra yeniden yazmak lazım