Bizim yemeklerimiz neden bu kadar lezzetlidir?
Anlatırken, tanımlarken, tarif ederken
bile ağzımız sulanır, canımız çeker.
Bir de; o yemek bizim şu yemek de bizim
diye kavgaya tutuşuruz. Kiminle yaparız bu kavgayı? En çok Rumlarla,
Ermenilerle biraz Arap biraz Arnavutlarla. Kimdir bunlar? uzun yıllar birlikte
yaşadığımız, bugün çok az olsa da birlikte uzun yıllar yaşamayı arzuladığım
kardeşlerimiz.
Analı kızlı Malatya'nın mıdır? Antep'in
mi?
Hellim Peyniri kimindir?
Lokum?
Kurut?
Zeytinyağlı sarma (yalancı dolma) ?
Fasulye pilaki?
Çiğ köfte?
Baklava?
Kaburga Dolması?
Bu yemeklere lezzetini, tadını veren
kardeş sofralarıydı. Farklılıkların getirdiği zenginlikti.
Birbirinden hergün hergün bir şey
öğrenmeydi.
Farklılık olmadan var olmayı bilmeme gibi
güzel bir duyguydu.
Hep böyle çeşitli ve zengin yaşanacağına
dair güven duygusuydu.
Başka bir yaşamı bilmemek, akla
getirememek, hayal bile edememekti
Gittiler, gönderildiler, geldiler,
getirildiler
Gidenlerle önce bağımızın tarlamızın
bereketi gitti
Dikkat şimdi sofralarımızın tadı ,
lezzeti, neşesi ve bereketi gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder