21 Kasım 2011 Pazartesi

AVRUPA BİRLİĞİ HAYATI KAPİTALİZE EDİYOR

Cumartesi, Ocak 3, 2009



Bu Avrupa Birliği batacak.
Özellikle küresel kriz sürecinde, ciddi ciddi sinyalini verdi ki, bu mantıkla devam ederse, burnu büyük birlikleri, hüsranla bitecek bir sürecin sonlarına yakın bir yerde.
Batmaktan; yok olacak, bitecek, mahvolacak değil de sûkutu hayale uğrayacak ve anlayışını değiştirmek zorunda kalacağını kast ediyorum.
Özellikle Avrupalı liberal aydınlarla, çevre ülkelerdeki liberal aydınlar için kabus gibi bir şey.
Zavallılar, büyük bir kabusu zaten yaşıyorlar.
Dünyada liberalizm diye bir şey yokmuş.
Onlar da, keşke birer yalan olsalarmış.
Küresel krizde, hiç de liberal davranamayıp, panikle bankaları, şirketleri kurtarmaya koşan kapitalist yönetimler, ne yapılırsa yapılsın zararı önleyemeyecekler.
Kapitalizm eriyen kutup buzulları gibi. "Alma mazlumun ahını" derler adama. Bunlar buzullar kadar sessiz değiller ama. Hemen kızışıp, köpürüyorlar. Kendini tehlike de gördü mü ne yapacak? Al sana orantısız güç, al sana silah, al sana savaş, al sana operasyon. Artık yönetimlerden, maskesini bile zor görürler liberalliğin.

Söylemedi demeyin, bu Avrupa Birliği batacak.
Çünkü hayatı "kapitalize" ediyor.
Çünkü bilerek ya da bilmeyerek, ama böyle yaparak, birlik halklarını kapitalizmin krizinin kollarına itiyor.
Çevre ülkeler, komşu ülkeler gibi, birlik içine almaya hazırlandığı için kriterlerini dayattığı ülkelerin halklarını da.
Burada, ülkelerini yönetemeyip bir umut, birliğe kulak veren yönetimleri yanıltıyor, bocalatıyor, iyice şaşırtıyor. Birliğin istediği bir şeyleri yapabilirlerse, başarılı olacaklarını sanıyorlar. Hem yönetim erklerini ve iradesini ellerinden çıkarıyorlar hem de uyguladıklarıyla ülkelerini iyice çıkmaza sokuyorlar.

Avrupa Birliği, hayatı kapitalize ediyor.
Hayatı; marketlerdeki ürünlerin sergilenmesinde olduğu gibi, bir ticari pazaralama yapılır gibi, kategori yönetimi şeklinde yönetmeye çalışıyor.
İnsanları, insanların cinsiyetlerini, yaş gruplarını, etnik kökenlerini, inançlarını, çevreyi raflardaki ürünler olarak algılıyor ve öyle algılamamızı istiyor.
Bazı ortak özellikleri bir araya getirip ambalajlıyor, etiketliyor. Bunu yaparken diğer ortaklıklarından koparıyor. En önemlisi bütünden koparıyor.
Küreselleşme nedeni ile zaten "kışkırmış" olan mikro milliyetçiliği, şovenizmi destekleyecek bir ortam yaratıyor.
Haklardan konuşulup, hep bir diğerinin aleyhine işleyen çıkarlar etrafında toplanıyor insanlar.
Son günlerde televizyon kanallarını ve internet sitelerini, raflar ve ürünler olarak kabul edenler beni anlayacaklardır.
Oysa hayat böyle bir şey değil ki?
En azından ve çok şükür ki, bir market değil daha.
Al sana kardeşim, bir raf, bir web sitesi, bir televizyon kanalı, güle güle kullan.
Bir pazarlama stratejisi gibi, hayatta hiç karşılığı olmamasına karşın, bazı ürünleri getirip getirip bazılarının gözüne sokuyor.
Bazı ürünlerin hiç hak etmemesine karşın hedef olmasına, afaroz edilmesine raflardan indirilmesine ve saldırıya uğramasına neden oluyor.

Gerek Avrupa Birliği'nin gerek birliği takip eden yönetimlerin; hayatı, kapitalize etmeye uğraşmasının ve kategorize edip yönetmeye çalışmasının, bireylerde başka bir zararı daha ortaya çıkarıyor. Bireyin hayatı bütünsel algılayışını parçalıyor. Kendi hayatını da dünyadaki hayatı da; parça parça, tek tek birbiriyle ilişkisi olmayan yaşantılar olarak algılamasına neden oluyor. Çevreyi ayrı, kadına yönelik şiddeti ayrı, savaşı ayrı, çocuklara yapılanları ayrı algılıyor. kendi hayatında da öyle. Hangi sınıftan geldiği, aşkı, geleceği, yaptıkları ayrı ayrı algılanıyor.
Bireyi kendinden ve dünyadan koparıyor, uzaklaştırıyor.
Bireyin burada uyanık olması lazım.
Kendini ve hayatı koruyabilmek için bunu yapması lazım.
Özgürlük taleplerini, "liberal kekler" gibi başkalarına, özellikle Avrupa Birliğine ihale etmemesi lazım.
Bu Avrupa Birliği batacak.
Çünkü, bu muhteşem hayatı kapitalize etmeye çalışıyor.
Enternasyonal kardeşlik gibi değil onun birliği.
Onun birliği barışı çağrıştırmıyor.
Onun da bu kafadan vaz geçmesi lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder