21 Kasım 2011 Pazartesi

SELAM YARADANA SELAM

Bir attila ilhan şiiriyle başlayalım yazımıza, istediği gibi, adını ve soyadını küçük harfle yazarak. O, Erzincan'daki askerliği sırasında şehre gelen sendikacılardan söz eder bu şiirinde. Onun bir çok aşk şiirinden daha fazla aşkla dolu bir şiiridir bu.

Bıçak gibi keser.



"yeryüzüne başka bir yıldızdan inmiş gibi yabancılar

meşin ceketleriyle çarşıda

cıgara içmeleri değişik

gülüşleri ve bakışları da

iki yatak peylemişler bir otelde şimdilik

yeryüzüne başka bir yıldızdan inmiş gibi yabancılar

meşin ceketleriyle çarşıda

sendikacılar"



Tuzla'da bir gece yarısı DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'yi görünce geldi aklıma şiir. Gece yarısı. Kalktım kitabı aradım. Bulamadım.

Süleyman Çelebi'yi Tuzla'da görünce, bir gece yarısı, işçilerin arasında, karanlığı delen kamera ışıklarının aydınlığında, içim rahatladı. Tuzla'daki işçiler için, yaşam için içim rahatladı. İşte o yüzden düştü aklıma şiir.

Sendika gibi davranıyor bir sendika. Bir sendika başkanı; bir yetkilinin makamında yana kaykılarak oturmuş değil, özel şoförünün sürdüğü makam arabasının arka koltuğunda, karısıyla markete alış verişe gidiyor değil, bir şarkıcının kucağında değil. Onlara yabancı bu sendikacılar. Sararmamışlar. Çıkar ilişkilerine yabancılar. Gizli pazarlıklara yabancı duruyorlar. Kendinden Menkul Kıymetler Borsası'na yabancılar.

Kırıntılarla satın alınabilen "kapo"lardan hiç değiller.

Onlar bütün güçlerini; işçilerin gücünden, emekten alıyorlar.

İşçiler de onlardan.

Tuzla'da, denizin tuzlu kokusunun geceye karıştığı, azrailin kol gezdirildiği buralarda, bir sendika sahipsizlikleri sahipleniyor.

Başka hiçbir makam hiçbir mevki oradaki işçilere bu denli güç vermiyor, veremiyor.

Çoğu şeyin inandırıcılığını yitirdiği şu zamanlarda; umut veriyorlar, güven veriyorlar, güç veriyorlar.

Sendikalar.

Sendikacılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder