Çarşamba, Hazirane 17, 2009
VE DİĞERLERİ
DİĞERLERİ
HEPİMİZ
Bundan bir on yıl kadar önce, doğuda inanılmaz bir intihar salgını başlamıştı. İntiharların bir kısmının aile içi infaz olduğu anlaşıldı. Ama biz hepsinin öyle olduğunu varsaydık. Biraz eğitime ağırlık veren kampanyalar düzenleyerek biraz da belli bir etnik kökene yıktığımız töre üzerine giderek konuyu çözmüş olduğumuzu ya da çözüme doğru ciddi ağırlıkta adım attığımıza inanıp rahatlamıştık.
Artık intiharlar o kadar da yer bulmaz olmuştu medyamızda. Olanlarla da biz ilgilenmedik.
Şimdi acayip ve hiç anlayamadığımız bir şiddetle karşı karşıyayız. Mardin'de düğün evi basılıp çoluk çocuk demeden insanlar öldürülüyor. Hem de akrabaları tarafından. Hem de aralarında yaşı on beş bile olmayan bir zanlının bulunduğu akrabalar tarafından. Çocuğun; "Tam on beş kişi öldürdüm" dediği iddia ediliyor. Sanki kovboyculuk ya da bilgisayar oyunu oynuyor. Ona göre şimdilik öyle. Umarım o değildir ama eğer o ise ve o sahneler ardarda yıllarca rüyalarını delik deşik ettiğinde, uykuları kanadığında ......... Düşünmek bile istemiyorum
11 yaşındaki R.A annesini öldürüyor.
Dün Yıldırım Türker'in "Ana Katili Kızlar" adlı yazısını okurken anımsadım , Başak'da öldürmüştü.
Öyle farklı ki öyküleri ve öylesine yakın ki. Kimse kendini bu işlerden muaf hissetmesin.
Doğuda seri intiharlar olduğunda batıda, özellikle İstanbul'da üst ekonomik düzeydeki ailelerin kız çocuklarında da intiharlar oldu. Kimse fark etmedi. Kimse kondurmadı.
Hayat üzerinde sınıfsal bir baskı da olsa kendi akışını engelletmiyor kimseye.
Her toplumda "bileşik kaplar" gibi bir dengeleme sistemi var gibi. Kimsecikler bunu hak etmiyor. Ama bu dengeleme sistemini unutmamalı
Eğer komşu ülkede savaş varsa sizin ülkenizde tecavüzler, intiharlar, dayak artıyor.
Bir kız çocuğu neden annesini öldürür.
Hani çocuk, bir yerden çok kötülük görüp de annesinden defalarca yardım ister ama bu yardımı bulamaz, onun için mi öldürür?
Yoksa gerçekten annesi mi çok kötü davranmıştır?
Çocuklarımıza aile de dahil hayatın bir çok alanında çok da iyi davranıldığını söyleyemiyoruz. Çoğunun yüzünde, o küçücük yaşlarında beş parmak hüznünü görmek mümkün.
Ama çocuklar en çok çığlıkları annelerince duyulmadığında kırılıyorlar. Bunun sınıfı, töresi, etnik kökeni yok.
Belki biri de annesi niyetine kıydı Münevver'e.
Çocuklarımızı koruyacağımıza, kanla, cinnetle, cinayetle , tacizle, tecavüzle tanıştırıyoruz sürekli.
Şen kahkahaları, cıvıldaşmaları, şarkıları, oyunları unutuyor çocuklarımız.
Onlara karşı işlediğimiz suçlar bir yana bir de onları, yok baklava çaldı yok taş attı gibi olumsuzluklara sürükleyip ağır ağır cezalar öngörüyoruz. Ama bir grup çocuğa da ağlarmış gibi yapıyoruz.
Cemal Süreya bir şiirinde; "Yurdumsun ey uçurum " diyordu.
Yurdumsun.
Uçurumumsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder