Salı, Şubat 9, 2010
Bu yaz çocukları köylere götürmeli.
Biliyorum. Önyargıları var onların. Ve bir de dizginlenmez bir coşkuları. İleriye bakmayı ve gitmeyi seviyor onlar.
Geçmişe ve geriye tümden kapalı. Bir parça küçümsüyor gibiler ve sıkılıyorlar köylerden
Bu yaz çocukları köylere götürmeli.
Tahammülleri kadar götürmeli. İster üç gün ister beş gün.
İsterlerse bilgisayarlarını alsınlar yanlarına, isterlerse son model telefonları, aypotları, Bunlarsız yapamıyor yeni çağın çocukları.
Bu yaz çocukları köylere götürmeli.
Onlara küçük bir köyde nasıl hem Cezörlügil hem Fransızgil hem Gürcügil hem Kurdikgil olduğunu ve herkesin; bir arada kardeşce yaşadığını anlatmalı.
Bu zenginliği, bereketi.
Turan Gezer'i anlatmalı mesela. Nam-ı diğer Kenger'i. Bu çingene müzisyenin kemanından çıkan o güzelim nağmeleri.
Zımpat'ı anlatmalı. Gece soyacağı evlerde bile bile ağırlanıp o evin çocuklarına büyülü masallar anlatan şahsına münhasır adamı.
Hangi film onun anlattığı bir öykü bir masal tadını verebilirdi ki, o zamanın çocuklarına? Koskoca bir Mezapotamya'nın neredeyse insanlığın en karanlık zamanından kalma öyküleri hatırlayıp anlatmalı. Avatar'ı, Matrix'i yapan filmcilerin yüz binlerce dolar sayıp almak isteyeceği öyküleri.
İşte bu öyküler hâla bazı köylerde ve bazı nenelerle dedelerin belleğinde bir kenarda duruyor.
Bu öyküler yok olmadan gidip yakalamalı. Ve Bu toprakların, Anadolu'nun öykülerini bizim çocuklarımız anlatmalı. Tıpkı Yaşar Kemal gibi. Enver Gökçe gibi. Cemal Süreya gibi.
Bu yaz çocukları köylere götürmeli
Köylere götürmeli ve eşeğe bindirmeli.
Bir keçiyi otlarken görmeli. Bir ineği gözlerinden öpmeli. Bir ağaca sarılmalı. Bir kındik üzümü dalından koparmalı.
Tef çala çala dut toplamaya götürmeli. Binbir renkli kelebek sürüsünü izlemeli. Keklik dinletmeli. Yoğurdun nasıl çalındığını, yayığı bilmeli.
Yıldızların altında eşkiya öyküleri dinleyerek uyumalı.
Kibirli bir horozun ötüşündeki o muhteşem melodiyi dinleyerek uyanmalı.
Bir dere şırıltısında kalbine dokunmayı denemeli.
Bu yaz hem çocukları hem içimizdeki çocuğu köylere götürmeli.
Cücügen'e, Horoş'a, Sösük'e, Sink'e, Çit'e, Pul'a, Mendürgü'ye, Taftı'ya, Maşger'e, Karapınar'a. götürmeli.
Köyler apartmanlarla dolmadan ya da viranelik olmadan çocuklarla konuşup yapmalı bunu.
Ve başka köye gelin giden ablasını daha gitmeden özleyen dokuz yaşındaki bir oğlan çocuğunun "Ey dağlar size de mi kar yağdı?" diye soruşundaki şairliği nereden edindiğini keşfetmeli
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder